Tutkak’ın ilk soyu Wu-ping’in kuzeyinde Cı-lien (T’ang Ch’i’de Cilagun)
Nehrinin yanındaki An-da-han Dağı boyları soyundandır. Çü-çu (T’ang
Ch’i’de Köçü) zamanında kuzey batıya göç ederek Ü-li-bay-li Dağında
oturdular. Bu sebeple (bu dağın adı) onların aile lakabı oldu. Kendi
memleketlerine Kıpçak adını verdiler. Onların yerleri, Çin’den 30.000
li’den
fazla (yaklaşık 15.000 km veya daha fazla – KE) uzaklıktadır. Yazın geceler
çok kısadır. Güneşin batmasıyla çıkması bir olur. Köçü’den Somona, ondan
da İnas doğdu. Nesillerce Kıpçak memleketinin reisi oldular (Ögel, 2002:275;
T’ang, 1970:343;
YT, 1370:3131).
Tutkak’ın atalarını konu eden bu efsanevî metinde âdeta Kıpçakların ortaya çıkış
hikâyesi anlatılmıştır. Metnin dönemin anlayışıyla yazılmış olduğunu kabul etmek
gerekir. Ögel, Kıpçakların ortaya çıkışının bağlanmaya çalışıldığı bölgenin Moğol
boylarının bölgesi olduğunu dikkate alarak hikâyeyi gerçekçi bulmaz (Ögel,
2002:277-278). Bu konuda İslâm kaynaklarında verilen bilgiler daha gerçeğe yakın
olmalıdır. 11. yüzyıl kaynağı olan Gerdizî, Kıpçakların kökenini Kimeklere
bağlamıştır (Şeşen, 1998:73; Buharalı, 1995:737-739).
Diğer yandan,
Yüen
Tarihi’nde göç sonrası yerleşilen yerle ilgili bilgiler ise Kıpçak memleketi ile
bağdaştırılabilir. Yaklaşık 15.000 km’lik uzaklık, şüphesiz ki çok abartılıdır; ancak
ifade göç sonrası Kıpçak ülkesinin Çin’den çok uzak olduğunu göstermektedir.
Ayrıca yazın gecelerin kısa olması da memleketin kuzeyde olduğunu belirtir.
Bu giriş kısmından sonra biyografide yukarıda da değinilen 1219 olayları
anlatılır. Merkit liderinin İnas’a sığınması üzerine Moğol ordularıyla Kıpçaklar
karşı karşıya gelir. İnas’ın oğlu Çurusman elçi göndererek teslim olacağını bildirir.
Gelen orduyu Çurusman’ın oğlu Balduça karşılar ve tâbi olur. Balduça’nın kendi
isteğiyle bağlanması, etkisini gösterir ve Balduça Çingiz ordularında komutan
olarak görev alır. 1252’de Kubilay’ın komuta ettiği bir seferde yüzbaşıdır. Daha
sonra Song devletine karşı yapılan taarruzda cesaret ve kahramanlığıyla ün kazanır.
Böylece yükselen Balduça, sarayda at işlerine bakmaya memur olarak tayin edilir.
Ögel, bu memuriyetin adını Agtaçı şeklinde vermektedir:
[Bu görevde iken] her yıl imparatora at sütü sundu. Bu sütün rengi
berrak, kokusu da çok güzeldi. İsmi hey-ma-ru idi. Bu sebeple ona
mensup olup bu işe bakanlara Karaçı dendi (Ögel, 2002:276; T’ang,
1970:344;
YT, 1370:3132).
Hey-ma-ru kelimesinin sözlük anlamı “kara atın sütü”dür. Balduça’nın yaptığı
görevin yağız atlara bakmak olduğu ve Karaçı unvanının buradan geldiği
düşünülebilir. Metindeki ifade de bunu çağrıştırmaktadır. Bunun yanında Ögel,
hey-ma-ru sesinin kımız sesi ile benzerliğine de dikkat çekmiş, ancak bu konuda
kesin bir yorum yapmamıştır. Buradan itibaren bu biyografinin başlığındaki
Tutkak’ın hayatı ve faaliyetleri anlatılır. Balduça oğlu Tutkak’la ilgili bilgilere yeri
geldiğinde tekrar dönülecektir.
Достарыңызбен бөлісу: