Кипчаки евразии: история, язык и


Yüen Tarihi’n e Kıpçak Kelimesi



Pdf көрінісі
бет63/187
Дата18.05.2022
өлшемі4.03 Mb.
#456910
түріСборник
1   ...   59   60   61   62   63   64   65   66   ...   187
Еуразия қыпшақтары. Тарих, тіл, жазба ескерт. Конф. матер. 2013

Yüen Tarihi’n e Kıpçak Kelimesi 
Kaynakta geçen Kıpçak kelimesinin temelde, dört tür kullanıma işaret ettiğini 
söylemek mümkündür. Birinci kullanım Kıpçak boy adı ile ilgilidir. Genellikle baş 
kısımlarda geçer ve batı seferi sırasında Kıpçaklarla olan savaşları ve onların itaat 
altına alınışları ile ilgili cümleler bu kavramı anlatır. İkinci tür kullanım Çin’deki 
özel Kıpçak askerî birliğini ve bu boydan olanlara hasredilmiş memuriyetleri ifade 
eder. Üçüncü tür bu boydan olan insanları ifade eder. Dördüncüsü ise Kıpçak 
kelimesinin kişi adı olarak kullanılmasıdır. Bunların yanında 1322-1349 yılları 
arasında Kıpçaktay isimli bir kişiden de sık olarak bahsedilmiştir. Burada Kıpçak 
kelimesinin dört farklı kullanımı üzerinde durulduktan sonra Kıpçaktay ile ilgili 
yorumlar da yapılacaktır. 
 Kıpçak Boy A ı 
Kıpçak boyunu ifade eden kullanım, genellikle erken tarihlerdeki batı seferi 
anlatılırken kullanılmıştır. Kaynakta Kıpçak kelimesi ilk olarak karşımıza Ögeday 
Biyografisindeki kısa bir kayıtla çıkar. Buna göre Möngge, Kıpçak boyuna sefer 
yapmış ve onları yenerek liderleri Ba-çı-man’ı (Baçman) esir etmiştir (YT
1370:35; Bretschneider, 1888, I:310).
Möngge’nin biyografisinde ve Coğrafya Bölümünde Kıpçakların hâkimiyet 
altına alınması, daha ayrıntılı anlatılır. Burada anlatılanlara göre Çingiz orduları, 
1237’de Hazar Denizi kıyısına ulaşır ve Kıpçaklara saldırır. Kıpçak lideri 


Baçıman, kaçarak bir adaya sığınır. Bu sırada büyük bir rüzgâr çıkmıştır. Möngge 
Biyografisine göre bu rüzgâr Hazar’ın suyunu sığlaştırmışken, Coğrafya 
Bölümündeki kayıtta, deniz suyunun tamamen çekildiği ve adaya doğru kuru bir 
yer açıldığı yazılmıştır. Möngge bu duruma sevinerek “Gök, yolu açarak bana 
yardım etti” der. Böylece Baçman canlı olarak yakalanır ve diz çökmesi emredilir. 
Ancak Baçman “ben bir ülkenin lideriyim, nasıl olur da hayatım kurtulsun diye 
yalvarabilirim, ayrıca deve değilim ki bir insana karşı diz çökeyim” diye karşı 
koyar. Bunun üzerine hapsedilir. Bu sırada Baçman, kendisini yakalayanlara 
“benim denize kaçmamın balıktan bir farkı yok, ancak şimdi yakalandım, kader 
buymuş; bugün su eski yerine gelecek, ordunun erken geri dönmesi daha kolay 
olur” der. Möngge bunu duyunca hızla geri döner. Ancak su artık yükselmiştir. Bu 
sebeple arkada kalan askerlerin bir kısmı yüzmek zorunda kalır (YT, 1370:43, 
1570; Bretschneider, 1888, I:311-312). 
Kıpçaklar üzerine yapılan diğer bir sefere ait kayıtlar, Subutay’ın biyografisinde 
bulunmaktadır. Kaynak Subutay’ın kökenini Moğol Urenghaylardan diye verir. 
Subutay, 1219’da Merkitlerle yapılan savaşta Merkit liderinin Kıpçaklara 
sığınması üzerine onu takip ederek Kıpçaklarla da savaşmış ve onları mağlubiyete 
uğratmıştır. Bu, belki de Çingiz ordularının Kıpçaklarla ilk çatışmasıydı. Daha 
sonra 1223’te Subutay’ın kumandasındaki bir ordu Kıpçaklar üzerine sefer yapar. 
Ordunun ilerleyişi şu şekilde anlatılır: 
Subutay, Kıpçak seferi için izin istedi ve izin verildi. Ordularının başında 
Guan-ding-ci-sı Denizinin (Hazar Denizinin – KE) etrafından dolaştılar, 
daireler çize çize Tay-hı Tepesine (Kafkaslar – KE) ulaştılar, kayaları 
oyup yol açtılar. Oradan çıkmak kolay olmadı (YT, 1370:2976).
Bu sefer sonucunda Kıpçaklar mağlubiyete uğratılır ve bazı beyleri kaçar. Ordu, 
devamla her ikisi de Mstislav adını taşıyan Kiev ve Galiç knezleriyle, ayrıca 
As’larla da çarpışarak hepsini yener. Bu arada, Kıpçakların köleleri gelip kaçmış 
olan beyleri ihbar eder. Subutay onları azat etse de dönüşte Çingiz Han “kendi 
sahibine sadık olmayan köleler başkasına nasıl sadık olur!” diyerek hepsini idam 
ettirir (YT, 1370:2976). Görüldüğü üzere burada öncesi ve sonrasıyla birlikte Kalka 
Savaşı anlatılmaktadır. Uzaktaki bu savaşla ilgili Çin kaynağındaki bilgiler, bu 
şekilde sınırlıdır. Dolayısıyla savaşın ayrıntılarını anlatan daha geniş bilgiye ancak 
Rus kaynakları vasıtasıyla ulaşılabilmektedir (Kurat, 1972:92-96).
1223 seferi sonrası Çingiz Han, bir fermanla yeni itaate alınmış Merkit, Nayman 
ve Kıpçak gibi boyların komutanlarının kumanda etmeleri için ordular kurmuştur 
(YT, 1370:2976). Subutay’ın biyografisinde geçen bu tek cümlelik kayıt, Çingiz 
Han’ın savaşarak ele geçirse de Moğol ve Türk boylarını devlet ve asker sistemine 
nasıl entegre ettiğini göstermesi bakımından önemlidir. Bir savaşla itaat altına 
alınan boy, süratle galiplerin bir ordusu hâline getirilmektedir. Bozkırda bu 
entegrasyonu başarıyla uygulayan liderler, büyük hâkimiyetler kurabilmişlerdir.
Kıpçaklar hakkında ilginç kayıtlardan biri, Tutkak (Tuk Toka)’ın
50
biyografisidir. Tutkak’ın soyuyla ilgili ilk satırlar şu şekildedir: 
50
Çince olarak Tu-tu-ha şeklinde kaydedilen bu ismi Ögel, Tuq Toqa; T’ang Ch’i ise Tutqaq olarak restore etmiştir. Ögel, bu 
kişinin biyografisinin başından itibaren önemli bir kısmını neşretmiş, T’ang Ch’i ise baş kısımdaki Ögel’in neşrini de alarak 
biyografiyi kalan kısmıyla birlikte tamamen neşretmiştir (Ögel, 2002: 275-281; T’ang, 1970:343-354). T’ang Ch’i, eserini daha 
sonra yazmış ve Ögel’in eserinden de faydalanmış olmasına rağmen ismin restorasyonunu farklı yapmıştır. Bu sebeple, T’ang 
Ch’i’nin restorasyonunun her ne kadar açıklanmasa da belli bir temele dayandığı düşünülebilir. 


Tutkak’ın ilk soyu Wu-ping’in kuzeyinde Cı-lien (T’ang Ch’i’de Cilagun) 
Nehrinin yanındaki An-da-han Dağı boyları soyundandır. Çü-çu (T’ang 
Ch’i’de Köçü) zamanında kuzey batıya göç ederek Ü-li-bay-li Dağında 
oturdular. Bu sebeple (bu dağın adı) onların aile lakabı oldu. Kendi 
memleketlerine Kıpçak adını verdiler. Onların yerleri, Çin’den 30.000 li’den 
fazla (yaklaşık 15.000 km veya daha fazla – KE) uzaklıktadır. Yazın geceler 
çok kısadır. Güneşin batmasıyla çıkması bir olur. Köçü’den Somona, ondan 
da İnas doğdu. Nesillerce Kıpçak memleketinin reisi oldular (Ögel, 2002:275; 
T’ang, 1970:343; YT, 1370:3131).
Tutkak’ın atalarını konu eden bu efsanevî metinde âdeta Kıpçakların ortaya çıkış 
hikâyesi anlatılmıştır. Metnin dönemin anlayışıyla yazılmış olduğunu kabul etmek 
gerekir. Ögel, Kıpçakların ortaya çıkışının bağlanmaya çalışıldığı bölgenin Moğol 
boylarının bölgesi olduğunu dikkate alarak hikâyeyi gerçekçi bulmaz (Ögel, 
2002:277-278). Bu konuda İslâm kaynaklarında verilen bilgiler daha gerçeğe yakın 
olmalıdır. 11. yüzyıl kaynağı olan Gerdizî, Kıpçakların kökenini Kimeklere 
bağlamıştır (Şeşen, 1998:73; Buharalı, 1995:737-739).
Diğer yandan, Yüen 
Tarihi’nde göç sonrası yerleşilen yerle ilgili bilgiler ise Kıpçak memleketi ile 
bağdaştırılabilir. Yaklaşık 15.000 km’lik uzaklık, şüphesiz ki çok abartılıdır; ancak 
ifade göç sonrası Kıpçak ülkesinin Çin’den çok uzak olduğunu göstermektedir. 
Ayrıca yazın gecelerin kısa olması da memleketin kuzeyde olduğunu belirtir.
Bu giriş kısmından sonra biyografide yukarıda da değinilen 1219 olayları 
anlatılır. Merkit liderinin İnas’a sığınması üzerine Moğol ordularıyla Kıpçaklar 
karşı karşıya gelir. İnas’ın oğlu Çurusman elçi göndererek teslim olacağını bildirir. 
Gelen orduyu Çurusman’ın oğlu Balduça karşılar ve tâbi olur. Balduça’nın kendi 
isteğiyle bağlanması, etkisini gösterir ve Balduça Çingiz ordularında komutan 
olarak görev alır. 1252’de Kubilay’ın komuta ettiği bir seferde yüzbaşıdır. Daha 
sonra Song devletine karşı yapılan taarruzda cesaret ve kahramanlığıyla ün kazanır. 
Böylece yükselen Balduça, sarayda at işlerine bakmaya memur olarak tayin edilir. 
Ögel, bu memuriyetin adını Agtaçı şeklinde vermektedir: 
[Bu görevde iken] her yıl imparatora at sütü sundu. Bu sütün rengi 
berrak, kokusu da çok güzeldi. İsmi hey-ma-ru idi. Bu sebeple ona 
mensup olup bu işe bakanlara Karaçı dendi (Ögel, 2002:276; T’ang, 
1970:344; YT, 1370:3132). 
Hey-ma-ru kelimesinin sözlük anlamı “kara atın sütü”dür. Balduça’nın yaptığı 
görevin yağız atlara bakmak olduğu ve Karaçı unvanının buradan geldiği 
düşünülebilir. Metindeki ifade de bunu çağrıştırmaktadır. Bunun yanında Ögel, 
hey-ma-ru sesinin kımız sesi ile benzerliğine de dikkat çekmiş, ancak bu konuda 
kesin bir yorum yapmamıştır. Buradan itibaren bu biyografinin başlığındaki 
Tutkak’ın hayatı ve faaliyetleri anlatılır. Balduça oğlu Tutkak’la ilgili bilgilere yeri 
geldiğinde tekrar dönülecektir. 


Достарыңызбен бөлісу:
1   ...   59   60   61   62   63   64   65   66   ...   187




©dereksiz.org 2024
әкімшілігінің қараңыз

    Басты бет