Абай институтының хабаршысы. № 2(8) 2011
48
ayrı ayrı yollarına devam edecek ve bir gün “ölecek
dil” olma sırasının kendilerine gelmesini
bekleyecekler ya da birleşip bütünleşerek
oluşturacakları müşterek, standart ve yüksek bir
yazı dili etrafında hem yerel ve boylarına ait
diyalektlerin hem de yeryüzündeki 4-5 büyük dil
ailesinden birisi olarak Türkçe’nin Kıyamete dek
yaşamasını sağlayarak milletlerine ve insanlığa
hizmet edeceklerdir.
Bu bağlamda, Türkçe konuşulan dünyada veya
yaygın olarak ifade edildiği şekliyle Türk
dünyasında, geleceğe yönelik “Ortak Türk Yazı
Dili” şeklinde tasavvur edilen, “Yüksek Standart
Türkçe” olarak da adlandırılabilecek olan bu üst
yapının kurulmasında, atasözleri ve deyimlerin ne
tür işlevler üstlenebileceği çalışmamızın konusunu
oluşturmaktadır. Bir başka ifadeyle, Türkçe’nin,
diğer ortak dünya dilleri gibi, önce bölgesel, sonra
küresel bir bilgi-iletişim işlevi üstlenmesi
sürecinde, her şeyden önce onun çeşitli Türk yazı
dillerinin kullanıldığı coğrafyada, ortak bir eğitim-
öğretim aracı olarak yaygınlaş-tırılmasında
atasözleri ve deyimlerden nasıl faydalanabiliriz?
sorusunu cevaplandırma bildiri-mizin esasını teşkil
etmektedir.
Bilindiği gibi vaktiyle Hakaniye Türkçesi’nin
karşıladığı bu ihtiyacı daha sonraları ağırlıklı olarak
Çağatay ve Osmanlı Türkçesi yazı dilleri
karşılamış. Daha sonralarıysa Türk lehçeleri
arasındaki farklılıkları derinleştiren bir uygulama
olarak XX. yüzyılın başlarından itibaren bu
lehçelerin büyük bir kısmı millî yazı dilleri olarak
kullanılmaktadırlar. Buna karşılık, yeniden Ortak
Türk Yazı Dili’nin teşekkülü ile ilgili olarak XIX.
yüzyılın sonlarından itibaren Bakü’de Ali Bey
Hüseyinzade’nin yayınlandığı “Füyuzat
Mecmuası”nda çeşitli görüşler ortaya atılmış ve
bunlar ilk olarak İsmail Gaspıralı’nın “Tercüman
Gazetesi”nde uygulanmaya başlamıştır.
Günümüzde de, Ortak Türk Yazı Dili meselesi
iki temel nedene bağlı olarak yeniden gündeme
gelmiştir. Bunlardan birincisi, dünyadaki Türk
topluluklarında ve Türk Cumhuriyetlerindeki
Türklerin kendi aralarında iletişimi ana dillerinde
sağlama isteğidir. İkinci neden ise, çağdaş bilgi
çağında bilim ve teknolojinin gelişiminde ve
küreselleşmeye bağlı olarak Avrasya’daki dil
durumunun değişmesidir. (Mehmanoğlu 2002:
101). Özellikle de küreselleşmenin dayattığı tek
kutuplu bir dünya anlayışının gelenek çevresi
zayıflayan küçük dillerin her geçen gün büyük bir
süratle yok olması da, Türk toplulukları arasında
Ortak Türk Yazı Dili meselesinin yeniden
gündemde yer almasına önemli bir etken olmuştur.
Hiç şüphesiz, herhangi bir ortak yazı dili uzun
süren siyasi, iktisadi, sosyal ve kültürel ilişkilerin
sonucunda ortaya çıkar. Günümüzde Türk dünyası
aydınları arasında Ortak Türk Yazı Dili ile ilgili
olarak ileri sürülen düşünceleri şu şekilde tasnif
etmek mümkündür:
1.)Türk boyları birbirinin dillerini öğrenir, Türk
Dünyasındaki ünlü yazarların eserleri edebî
Türkçelerde basılır, Latin alfabesine geçilir, yeni
terminolojik sözlükler hazırlanır, karşılıklı olarak
radyo ve televizyon programları düzenlenir. Ortak
dergiler, gazeteler yayımlanır, bu dergilerde,
gazetelerde çeşitli edebî Türkçelerden yazılar yer
alır; ilk dönemlerde herkes kendi dilinde konuşarak
birbirini anlar, zamanla Ortak Türk Yazı Dili
teşekkül eder. Bu bağlamda Oğuz grubu Türk
dillerinin bir Kıpçak dilini, Kıpçak grubunun da bir
Oğuz grubu dilini liselerde öğretmesi bu süreci
hızlandırıp kısaltabilir.
2.)Bütün Türk dilleri ve lehçeleri bir araya
getirilir. Bunlardan lâzım olan kelimeler, deyimler,
cümle yapısı, üslûp ve diğer unsurlar seçilir ve
esperanto (yapay dil) olarak Türk dili, yani “Türk
Esperantosu” oluşturularak, Ortak Türk Yazı
Dili’nin kuruluşu sağlanır.
3.)Genel Türk dilinin alt yapısını oluşturan
lehçelerinden ve çağdaş edebî Türkçelerden biri
“dayanak” olarak ele alınır ve zaman zaman bu
“dayanak” “üst dil” temeline diğer Türkçelerin de
çok yakından katılımıyla mükemmel (Mehmanoğlu
2002: 102) bir Ortak Türk Yazı Dili ortaya çıkar.
4.)Ortak Türk yazı Dili’nin oluşumu konusunda
sistematik bir çalışma yerine ağırlık, ortak menfaate
dayalı olarak karşılıklı iktisadi ve siyasi
münasebetlere verilir, yukarıda sırala-nanlardan
parça parça kolayca gerçekleştirilmesi mümkün
olanlar yapılır ve Ortak Türk Yazı Dili’nin
kendiliğinden veya doğal bir sürecin sonunda
gerçekleşmesi beklenir.
Bu dört şıktan hangisi takip edilecek olursa
olsun Ortak Türk yazı Dili için Türk lehçelerinin
fonetik ve dil bilgisel yapılarının yanı sıra
morfolojik, sentaks, leksikolojik, tarihi ve sosyo-
kültürel bir bilimsel temelin olmazsa olmaz olduğu
ortadadır. Özellikle de, Kazak Türklerinin
mütefekkir âlimi Şakir İbrayev’in “Bize göre Türk
birliği, her halkın ruhanî mirasına dönüşen ortak
tarihî yadigarlarımızı yeniden bütün-lemekten
başlar”(İbrayev 2000: 43) şeklindeki tespiti
doğrultusunda Türk mitolojisine, epik destanlarına,
masallara, efsanelere ve diğer sözlü ve yazılı
edebiyat ve kültür malzemelerine yönelik olarak
karşılaştırmalı yöntemle yapılacak çalışmalar Ortak
Türk Yazı Dili’nin dayandığı zihnî ve felsefî temeli
ortaya koymak ve bu yolla da Türk dünyası
aydınlarını daha sistematik ele alışlara doğru
psikolojik motivasyonlar sağ-layacağı son derece
açıktır. Bu tür çalışmalar içinde özellikle de ortak
zihniyeti ortaya koymak, kâinata, tabiata ve insana
karşı tavır alışları ve duruşları ifade etmek
|