48
“...Baytursunoğlu, Kazak Türkçesi’nin Arap harfli alfabesini ve imlasını tespit
ederken Gaspralı İsmal Bey’in Usul-i Cedit metodlarına göre hareketetmiştir, bunuda
yazdığı kitapta açıkça belirtmiştir.”
SONUÇ
19. yüzyıl başlarında büyük çoğunluğu henüz göçebe olan Kazaklar arasında
sayıları az da olsa iyi eğitim almış, ileri görüşlü ve memleket sevdalısı aydınlar
yetişmiştir. Bu aydınlar Rus hakimiyetinde yaşayan Türklerin ileri gelen ilim ve fikir
adamlarıyla çok sıkı ilişkiler içerisinde olmuşlardır. Bu ilişkilerin ortaya
çıkmasındaki başlıca amilin İsmail Gaspralı’nın
“Dilde, fikirde, işte birlik” sloganı
ve bu yöndeki çalışmaları olduğu görülüyor. Gaspralı bu ülkünün gerçekleşmesini
tüm Rusya Müslümanlarına çağdaş eğitim verilmesi şartına bağlamıştır. Bunu yerine
getirmek için okullar kurulması ve yayıncılık ise bu yöndeki önemli çalışmalardandır.
O dönem aydınlarının birçoğu eğitimcilik ve özellikle yayıncılıkla bir şekilde
ilgilidirler. Tatarlardan Mirseyid Sultan Galiyev, Başkurtlardan Zeki Velidi Togan,
Azerbaycandan Neriman Nerimanov, Mehmet Emin Resulzade, Kazaklardan Ahmet
Baytursunoğlu, Alihan Bökeyhanov, Türkistandan Mustafa Çokay gibi devrin önde
gelen simaları Türk illerinin artık Rus boyunduruğundan kurtulması gerektiğini güçlü
bir şekilde haykırmışlardır. Bu aydınların bir kısmı Bolşeviklerin, ulusların kendi
kaderlerini tayin etmesi ilkesine ve benzeri vaadlere inanarak bir zaman sonra onların
saflarına katılmışlardır. Bolşeviklere güvenmeyenler ise Rusya dışındaki çeşitli
ülkelere gitmişler ve mücadelelerini buralardan sürdürmüşlerdir. İçeride kalan
aydınlardan Baytursunoğlu, Bökeyhanov ve Mağcan gibi Kazak aydınları
Bolşeviklerin sözlerinde durmayacaklarını çok geçmeden anlamışlardır. Yine de
mücadelelerinden vaz geçmemişlerdir. Bu kimseler Kazak halkı için yapmak
istediklerini Bolşevik saflarında da olsa uygulama cesaretini göstermişlerdir. Bunda
da başarılı olmuşlardır. Çünkü başarılı olmasalar Stalin gazabına uğramazlardı.
Ahmet Baytursunoğlu ve arkadaşlarının fikirlerini Kazak halkına anlatma ve
yaymak için çıkardıkları
Kazak Gazetesi, bize bir kez daha göstermiştir ki, “Gazete
halkın gözü, kulağı ve dilidir.” Kazak Gazetesi’nin Kazak yaşantısında gerçekleştirdiği
değişim, modern Kazaskistan’ın asıl temellerini oluşturur. Boşeviklerin göçebe olan
Kazakları veya Türkistan’daki diğer Türkleri yerleşik hayata geçirerek, modernize
ettikleri düşüncesi doğru değildir. Her ne kadar tarih üzerine varsayımlarla hareket
edilmese de biz şuna inanıyoruz; Bolşevikler olmasaydı veya sözlerinde dursalardı
Kazakistan veya diğer Türk illeri günümüzde daha çağdaş ve ileri olurlardı. 19. yüzyıl
başlarında oldukça iyi eğitim almış, dünyayı tanıyan, çoğu birden fazla (Arapça, Farsça
ve Rusça) dil bilen milliyetçi Türk aydınları hemen her konuda toplumun ihtiyaçlarına
cevap verebilecek duruma gelmişlerdi. Bu durumu tespit ettikten sonra yukarıdaki
iddiamızışu şekilde sürdürüyoruz: Komünistler, bir nehir halindeki bu Türk gücünü
kendi kanallarına çevirerek devrimi gerçekleştirmişlerdir.
Devrimden sonra da bu nehri çeşitli arklara dağıtmışlar ve gücünü kırmışlardır. 70
yıllık komünist esareti altında kimlikleri silinmek istenen Türk halklarıbenliklerini
kaybetmemişlerse bu, 20. yüzyıl başında yetişmiş milliyetçi aydınlarının çalışmaları
nedeniyledir. Baytursunoğlu ve arkadaşlarının çalışmaları günümüzKazak aydınlarının
ve toplumunun düşünce yapısını etkilemektedir. Bağımsızlığınıkazanır kazanmaz bu gibi
aydınların yaptıklarının ayrıntılı olarak, doğru biçimde ele alınması, araştırmalara devlet
49
eliyle önayak olunması bunun en açık işaretidir. 1990’lı yıllardan sonra Türkiye
dışındaki Türk dünyasının, özellikle 20. yüzyıl başında yaşamış aydınları va liderleri ile
onların mücadelesini verdikleri fikirler hakkında akademisyenler ve araştırmacılarca çok
çeşitli çalışmalaryapılmıştır. Her geçen gün bu çalışmalara yenileri eklenmektedir.
Sultan Galiyev, Mustafa Çokay, Turar Rıskulov, Mehmet Emin Resulzade, Ali Merdan
Topçubaşı, Mağcan Cumabayev, Zeki Velidi, Sadri Maksudi, Yusuf Akçura, Şehzade
Babiç, Abdullah Tukay, İsmail Gaspıralı vb aydınların hayatı ve çalışmaları, özellikle de
bu gibi aydınların ortak çalışması sayabileceğimiz Ceditçilik üzerine araştırmaların
yoğunlaştığı görülmektedir. Bu çalışmalardan büyük çoğunluğu gerçekleri yansıtırken,
bazılarında bir takım çarpıtmalar olduğu fark ediliyor. Bazı kimseler, Ekim Devrimi
arifesinde kimi Türk aydınının komünist saflarına katılmasını, onların komünizmin sadık
hizmetkarları olması, Ceditçilik’i de Türk dünyasında sosyalist fikirlerin filizlendirdiği
hareket şeklinde değerlendirmektedir. Ancak, Ahmet Baytursunoğlu örneğinde olduğu
gibi, o aydınların çoğunun milletinin hizmetkarı olduğu, Ceditçiliğ’in de Türk dünyası
için “Dilde, fikirde, işte birlik.” ülküsüne hizmet ettiği açıktır.
Достарыңызбен бөлісу: