1.1.7 Orta Doğu’ a Kuman-Kıpçaklar 13 yy.dan itibaren, gittikçe daralan maddi imkanları ve
dağınık olmaları sebebiyle iyice kuvvetten düştüler. Arkasından kıtlıklar ve hayvan
hastalıklarının üst üste gelmesi Kuman-Kıpçaklar’ın gürbüz çocuklarını para
karşılığında daha zengin ülkelere göndermelerine yol açtı. Kuman-Kıpçakların
çocuklarını gönderdiği ülkelerden birisi de Mısır’daki Eyyübi devleti idi. Birçok
Kıpçak delikanlısı Mısır’a giderek Eyyubi devletinin hizmetine girdi. 1250’de
İzzeddin Ay-Beg’in Mısır’da Sultan ilan edilmesiyle devlet yönetimi Kuman-
Kıpçaklar’ın eline geçti. Bundan sonra Sultan Kotuz, daha sonra Beybars başa
geçti. Sultan Beybars kudretli bir asker olmakla birlikte, aynı zamanda iyi bir
devlet adamı idi. Moğolları Suriye’den uzaklaştırmak gibi önemli işler yaptı(Ayn-ı
Calut Savaşı 1260). Yerine geçen oğlu Sultan Kalavun’da Kıpçak idi. Belki
kendilerinin geldikleri ülke olduğundan dolayı Mısır Memlukluları en yakın
ilişkiyi Altın ordu devltiyle kurmuşlardır.
1279-1290 yılları arasında hüküm süren Sultan Kalavun’da Ermeni, Frank ve
Moğol birleşik ordularını yenerek zamanının en büyük İslam hükümdarı oldu.
1382 yılına kadar, bu devlet Türk devleti (Ed-Devlet-üt Türkiye veya Devlet’ül
Etrak) diye anıldı. Çoğunluğu Arapça konuşan yerli halkın dışında kalanlar için
genel dil Türkçe ve kültür Türk kültürü idi. Kıpçak Türkçesi ile yazılmış çok
sayıda eser günümüze kadar gelebilmiştir.
1.1.8 Hin ’ e Hindistan Delhi Türk Sultanlığında ikinci hükümdar sülalesinin kurucusu,
Uluğ Han’da (Sultan Balaban) (1266-1286) Kıpçak büyüklerinden idi. Aslen
memluk olan Balaban daha sonra devlet mekanizmasında yükselmiş, kendisinden
önceki Aybek(1206-1210) ve İletmiş(1211-1236) gibi hükümdarlık tahtına
oturmuştur. Balaban yaptığı reformlar ile sultanlığı sağlam temeller üzerine
oturtarak üzerine aldığı saltanatı devam ettirdi. İslam dünyasının diğer bölgeleri
ile ilişkiler kuvvetlendirildi. Zaten yerine geçtiği İletmiş, Abbasi halifesi El-
Muntasır’dan resmen hükümdarlığının tanındığını belirten belge (menşuru)
almıştı. Moğolların önünden kaçan Maveraünnehir ve İranlı alimlerden
faydalanmıştı. Bu hanedan yerini 1290’da bölgeye gelen Halaç Türklerine
bırakmıştır.