çурутрав (şśurutrav) Yarımada.
çурхат (şśurhat) Eski kap kaçak.
çурхах (şśurhah) Zar, perde, diyafram. хăлха çурхахё Kulak zarı. çурхах çунатлисем Perde ayaklı.
çурхахлан- (şśurhahlan-) İnce zara dönüşmek.
çурхахла (şśurhahla-) (ördek vb. ayağı) Perdeli, zarlı.
çурхи (şśurhi) İlkbahar, ilkbaharda olan. çурхи тулă Yaz buğdayı.
çурчăмăр (şśurçwmwr) Yarımküre.
çут- (şśut-) Yakmak, tutuşturmak, coşturmak, uyandırmak. краççын çут- Lambayı yakmak. хăйă çут- Talaş yakmak, yonga yakmak.
çут I (şśut) çут хуçса ларнă Çömeldi, çömelerek oturdu.
çут II (şśut) Sayı. çут хисепё Asıl sayı sıfatı.
çутанкка (şśutankka) Plaka.
çутат- (şśutat-) Işık vermek, ışık tutmak, adamak, ithaf etmek.
çутă (şśutw) 1. Işık, parıltı, parlaklık, dünya, aydınlık. Çутёç министерстви Eğitim bakanlığı. çутă кăвак Açık mavi. çутă шурă Açık doru. çутă хурт Ateşböceği. 3. Parlak bir şekilde, açıkça. çап-çутă Çok aydınlık, ap aydınlık.
çутăл- (şśutwl-) Ağarmak, aydınlanmak, doğmak.
çутăх- (şśutwh-) Işık saçmak, parlamak, yansımak.
çутçанталăк/ çутă тёнче мир (şśutşśantalwk/ şśutw ténçe mir) Evren, dünya, kosmos, tabiat. чёрё çутçанталăк Vahşi tabiat, yabani hayvanlar ve bitkiler. чёрё мар çутçанталăк Cansız tabiat. çутçанталăк çинчен вёренмелли кёнеке Tabiat bilgisi ders kitabı.
çуттăн (şśuttwn) Açık, parlak, aydınlık, neşeli.
çутти (şśutti) Aydınlık, aydınlık olan.
çуха/ çухави (şśuha/ şśuhavi) Yaka.
çухал- (şśuhal-) Kaybolmak, yok olmak, ortadan kalkmak.
çухалăх (şśuhalwh) Yaka kumaşı.
çухат- (şśuhat-) Kaybetmek, yok etmek, ortadan kaldırmak.
çухату (şśuhatu) Kaybetme, yok etme, ortadan kaldırma.
çухан- (şśuhan-) Eksilmek, azalmak, kurumak.
çухăр- (şśuhwr) Çağırmak, bağırmak, haykırmak, bağrışmak, inlemek, inildemek. çухăра тăркач Sürekli olarak ağlama, hıçkırma.
çухăраш- (şśuhwraş) Bağrışmak, çağrışmak, cıyak cıyak bağırmak.
çухăрашка çинçе сасă (şśuhwraşka şśin şśe sasw) İnce ses.
çухрăм (şśuhrwm) Verst. пёчек çухрăм Kilometre.
çухрăмла- (şśuhrwmla-) Ölçmek.
çӳл (şśül-) Yükseklik, irtifa.
çӳлe (şśüle-) Yukarı.
çӳлевёç (şśülevé şś) Vaşak.
çӳлелле (şśülelle) Yukarıya doğru, yukarıya.
çӳлё/ çӳллё (şśülé/ şśüllé) Uzun, yüksek.
çӳлёк (şśülék) Raf. (Kap kacak için)
çӳлёлет-/ çӳллёлет- (şśülélet/ şśüllélet-) Yükseltmek, uzatmak.
çӳлёш/ çӳллёшё (şśüléş/ şśülléşé) Yükseklik, yüksekliği, boy, boyu.
çӳлте (şśülte) Yukarıda, yüksekte.
çӳлтен (şśülten) Yukarıdan, yüksekten.
çӳлти (şśülti) Yukarıda, yukarıda yer alan, yukarıdaki.
çӳмен (şśümen) Canlı, afacan, kalabalık, işlek. çӳмен тиха Bir yaşa kadarki tay.
çӳп/ çӳпё (şśüp/ şśüpé) Çöp, süprüntü. çӳп-çап Çer çöp. ёне çӳппи, кёсре çӳппи İnek plasentası, inek dölesi.
çӳпле- (şśüple-) Çöp atmak, kirletmek, pisletmek.
çӳплен- (şśüplen) Kirlenmek, pislenmek, çöplenmek.
çӳплё (şśüple) 1. Yabani, arsız, vahşi. 2. Budaklı.
çӳп-çап (şśüp- şśap) Çöp, süprüntü.
çӳпçе (şśüp şśe) Kadın takı ve süslemelerinin saklandığı kapaklı sandık. уйран çӳпçи Yağı çalkalamak için kullanılan varil.
çӳп-çӳхе (şśüp-şśühe) İnce, nefis, kibar.
çӳре- (şśüre-) Yürümek, gezmek, dolaşmak, seyahat etmek.
çӳревçё/ çулçӳревçё (şśürev şśé/ şśul şśürev şśé) Seyyah, gezgin.
çӳрекен (şśüreken) Dilenci, yoksul, sefil.
çӳрен (şśüren) Kızıl, kızıl saçlı, sarı, al (at hakkında)
çӳрет- (şśüret-) Yürütmek, adımlatmak, gezdirmek, dolaştırmak. çыpу çӳрет- Yazışmak, mektuplaşmak. çыру çӳретни, хут çӳретни Mektuplaşma, yazışma.
çӳреттер- (şśüretter-) Yürüttürmek, gezdirtmek, dolaştırtmak.
çӳç (şśüşś) Saç, saç teli. çӳç пёрчи Saç teli (insan için), kıl, tüy (hayvanlar için). çӳç туни Kadın saç örgüsü. çӳç илтер- Saç kestirmek. çӳç ил- Saç kesmek. çӳç çулё Saçların ayrıldığı çizgi, saç aralığı.
çӳçе I (şśüşśe) Söğüt ailesinden bir ağaç.
çуçе II(şśü şśe) Saçak, püskül.
çӳçе III (şśü şśe) Kiriş, sinir. çӳçеллё тутăр Saçaklı havlu.
çӳçен- (şśüşśen-) Titremek, ürpermek. (soğuktan veya korkudan) çӳçенсе, чётренсе ил- Silkinmek.
çӳçентерет- (şśüşśenteret-) Titretmek, ürpertmek.
çӳçенчёк (şśü şśençék) Büyük korku.
çӳçём (şśüşśém) İnsanın gözünü kısmasına sebep olan ışık.
çӳçлё (şśü şślé) Saçlı, kıllı, tüylü.
çӳхе (şśühe) İnce, nefis, kibar. çӳп-çӳхе İp ince.
çӳхел- (şśühel-) İncelmek, zayıflamak, nazikleşmek.
çӳхет- (şśühet-) İnceltmek, zayıflatmak, nazikleştirmek.
çӳхи/ çӳхӳ (şśühi/ şśühü) İnce pestil, gözleme.
çывăр-(şśıvwr-) Uyumak, gecelemek, yatmak, yatmaktan uyuşmak. манăн сулахай алă çывăрнă Benim sol kolum uyuştu.
çывăра (şśıvwra) Uykulu, uyuşuk, uykusu gelmiş.
çывăрттар-/ çыврат- (şśıvwrttar-/ şśıvrat-) Uyutmak.
çывăх (şśıvwh) Yakın. çывăх ял Yakın köy, komşu köy.
çывăхра (şśıvwhra) Yakın, yakında, yakınında.
çывăхри (şśıvwhri) Yakın, en yakın, komşu.
çыврат (şśıvrat-) Uyutmak.
çывхар-/ çывăхар- (şśıvhar-/ şśıvhar-) Yaklaşmak, yakınlaşmak, yanaşmak, sokulmak.
çывхарт-/ çывăхарт- (şśıvhart-/ şśıvwhart-) Birbirine yaklaştırmak, yakınlaştırmak.
çывхартни/ çывăхартни (şśıvhartni/ şśıvwhartni) Yaklaşma, yakınlaşma.
çылăх (şśılwh) Günah.
çылăхлă (şśılwhlw) Günahkâr.
çын (şśın) İnsan, kişi. кёçён çын Genç evli kadın.
çыпăç- (şśıpwşś) Yapışmaki, bulaşmak, musallat olmak, takılmak, sarılmak.
çыпăçтар- (şśıpw şśtar-) Yapıştırmak, tutkallamak, eklemek.
çыпăçуллă (şśıpwşśullw) 1. Temiz, derli toplu, düzenli. 2. Temizce, düzenli bir şekilde, bilerek, kasten.
çыпçăн- (şśıpşśwn-) Yapışmak, kaynaşmak, kaynamak, sarılmak.
çыпçăнчăк (şśıp şśwnçwk) Yapışkan.
çыр (şśır) Uçurum, yar, falez, dik kıyı. çыр чекеçё Kum kırlangıcı.
çыр- (şśır-) Yazmak, kaleme almak, çizmek.
çыра (şśıra) Çizgi.
çыран (şśıran) Dik yamaç, dik uçurum, dik kıyı.
çырă (şśırw) Açık kahverengi. çырă ача Kestane rengi saçlı erkek.
çырăн- (şśırwn-) Yazılmak, kaydolmak.
çыркала (şśırkala) Ara sıra yazmak.
çырла (şśırla) Çilek, yemiş. хурăн çырли Kayın çileği. çёр çырли Çilek. чие (чей) çырли Vişne, vişne ağacı. иçём çырли Kuru üzüm. хура çырла Yaban mersini. йёплё çырла Bektaşi üzümü. мăк çырли, шур çырли Keçi yemişi, yaban mersini. хăмла çырли Ahududu. çырла емекки Çilek çalısı. çырла шывё Çilek suyu. çырла кайăкё Kızılgerdan kuşu. çёр çырли Çilek, Frenk çiçeği. курăк çырли Böğürtlen. мот (çырли), мутă çырли, хура çырла (аври) Yaban mersini, keçi yemişi. пир çырли Alıç. тёклё çырла Burçak, fiğ. тилпёрен çырли Ban otu yemişi. упа çырли İnci çiçeği yemişi. хăла çырли, хăмăл çырли, хăмла çырли курăкё Böğürtlen. хурăн çырли Kayın çileği. чакак çырли курăкё Mührü Süleyman.
çырлалăх (şśırlalwh) Çileklik.
çырлах- (şśırlah) Affetmek, barışmak, uzlaşmak, memnun olmak, razı olmak.
çырлахтар- (şśırlahtar-) Gönlünü almak, teskin etmek, barıştırmak, uzlaştırmak, anlaştırmak, razı etmek.
çырма (şśırma) Dere, çay.
çырт- (şśırt-) 1. Isırmak, dişlemek, dalamak. 2. Hafif yemek.
çыртăк (şśırtwk) Kırıntı, parça, artık.
çыртма/ çытма (şśırtma/ şśıtma) Çocuk pantolonu.
çыртмалли (şśırtmalli) Çerez, meze, atıştırmak için yiyecek.
çыру (şśıru) Mektup, yazı, yazma, kayıt. çырăва вёрен- Okuma yazma öğrenmek. çыру пёлекен Okur yazar. çыру пёлменлёх Okuma yazma bilmemek, cahillik, cehalet.
çырулăх (şśırulwh) Yazı, alfabe.
çытак (şśıtak) Çocuk pantalonu.
çытар (şśıtak) Yastık.
çых- (şśıh-) Bağlamak, örmek, ilişki kurmak, düğümlemek. çыхса пăрах- Bağlamak, birleştirmek, ilişki kurmak.
çыхă (şśıhw) Bağ, demet, deste, düğüm, boğum.
çыхăн- (şśıhwn-) Bağlantı kurmak, irtibat kurmak, temas kurmak, temasa geçmek, ilişki kurmak, bitişmek, birleşmek.
çыхăнтар- (şśıhwntar-) Birleştirmek, bağlamak, bütünleştirmek.
çыхăну (şśıhwnu) İlişki, bağıntı, temas, bağlantı, irtibat. Çыхăну mинистерстви Ulaştırma bakanlığı.
çыхăнуллă (şśıhhınullw) İlişkili, bağlantılı, ilgili.
çыхăнусăр (şśıhuunuswr) İlişkisiz, bağlantısız, ilgisiz.
çыхлан- (şśıhlan-) Dolaşmak, karışmak, çapraşmak, takılmak, düğümlemek, bağlamak. ан çыхлан унпа Onunla ilişki kurma, ondan uzak dur.
çыхлантар- (şśıhlantar-) Dolaştırmak, karıştırmak, çapraşıklaştırmak, bulaştırmak, şaşırtmak.
çыхланчăк (şśıhlançwk) Karışık, karmaşık, girift, dolaşık.
çыхлаш- (şśıhlaş-) Karşılıklı bağlantı/ilişki kurmak, birbirine bağlanmak, kenetlenmek.
Т т
та/ те I (ta/ te) da, de. эпё те института кёретёп Ben de enstitüye giriyorum. çирёмёшё те Yirmisi de. 2. ve. Нарспи шывне ăсрё те киле утре васкаса Narspi suyu aldı ve eve doğru yürüdü.
та/ те II (ta/ te) Bilinmeyen bir zamanı veya kişiyi işaret eden ön ek. тахçан (та+ хăçан) Ta ne zamanlar, bir zamanlar. темён Nedir bilinmez… тепле (те+епле) Nasıldır… те килнё, те килмен Gelip gelmediği belli değil.
табак (tabak) Tütün. табак плантацийё Tütün çiftliği.
таблица (tablitsa) Tablo. хутламалли таблица Çarpım tablosu.
тав I (tav) Tartışma, münakaşa, anlaşmazlık, dava. тав тухнă Tartışma çıktı.
тав II (tav) Selam, teşekkür, şükran, minnet. тав сана! Çok yaşa! тав та пуç Teşekkür, şükran, minnettarlık. тав ту- Teşekkür etmek. тава тивёçлё учитель Kıymetli öğretmen.
тавар (tavar) Eşya, mal. тавар çаврăнăшё Ticaret hacmi, meta dolaşımı.
таварлă (tavarlw) Eşya, mal, ürün. таварлă хуçалăх Piyasa ekonomisi. вак таварлă хуçалăх Küçük ekonomi.
таварлăх (tavarlwh) Ticari, pazarlanabilir.
тавăр- (tavwr) 1. Geri vermek, iade etmek, geri almak, döndürmek, geri vermek. 2. Kurtulmak, sıyrılmak, kabuğunu atmak, cevap vermek, karşılık vermek, itiraz etmek, öcünü almak. утă тавăр- Kuru ot çevirmek. тавăрса пар- 1. Karşılık vermek. 2. Para üstü vermek. тавăрса кала- Cevap vermek. тавăрса калани Cevap, karşılık, çözüm. 3. Ters yüz etmek, ters çevirmek.
тавăссн/ тав сие (tavwssi/ tav siye) İkramınız için teşekkür ederim.
тавлаш- (tavlaş-) Tartışmak, münakaşa etmek, çekişmek, bahse girmek. çитё тавлашма Dolu dolu tartışmak.
тавлашу (tavlaşu) Tartışma, münakaşa, anlaşmazlık, dava, ihtilaf.
тавлă/ тавлашуллă (tavlw/ tavlaşullw) Tartışmalı, kavgalı, ihtilaflı.
тавлак (tavlak) Dalak.
тавра (tavra) Çevre, dolay, daire, halka, alan. пирён таврара Bizim çevrede, bizim civarda. тавраран кай Yol kenarından git.
тавракурăм(лăх) (tavrakurwmlwh) Ufuk, düşünce dünyası. тaвpaкуpăмa cap Ufkunu genişletmek, düşünce dünyasını genişletmek.
тавралăх (tavrakurwmlwh) Çevre, dolay, ortam.
тавраллa (tavralla) Çevreye, etrafa. тавралла пах- Çevreye bakmak, etrafa bakmak.
таврари (tavrari) Çevre, çevredeki, civardaki, etraf atraftaki. таврари ялсем Çevre köyler.
тавраш (tavraş) 1. Soy, kuşak, sınıf, aile, sülale. Алтăр таврашё Altır ailesinden. 2. Alet, enstrüman, mensup, üye olma, köken, asıl. лаша таврашё At koşumu. ёç таврашёсем (хатёрёсем) Farklı aletler, gereçler. 3. Üst baş, kıyafet, giyim kuşam, çeyiz ку хёрён тавраш нумай Bu kızın çeyizi çok. 4. Tutum, tavır, davranma, ilişki. вёренес тавраш пулмарё унăн Okuma için karar vermedi.
таврашлă (tavraşlw) Çeyizli, çeyizi çok, araç gereci çok.
таврăн-/ тавăрăн- (tavrrwn/ tavwrwn) Dönmek, geri dönmek. кнле таврăнсан Eve döndüğümde, eve dönerken.
таврăну (tavrwnu) Dönüşlük, dönüşlülük. таврăну форми Dönüşlü biçim. таврăну местоименийё Dönüşlülük zamiri. таврăну залогё Dönüşlülük çatısı.
таврăнуçăн/ таврăнатшăн (tavrwnşśwn/ tavrwnatşwn) Geri dönerken, dönüş yolunda.
тавсăр (tavswr) Tartışmasız, tartışılmaz.
тавçăр-/ тавçăрса ил- (tav şśwr-/ tav şśwrsa il-) Anlamak, aklı ermek, akıl etmek, kavramak.
тавçăру (tavşśwru) Tahmin, seziş, kavrama.
Таджи (Tadjik) Tacik.
Таджикла (Tadjikla) Tacik dili, Tacikçe.
таз (téz) Leğen, tas.
тай- (tay-) Eğmek, çekmek, çekimlemek, tartak, … ağırlığında olmak. пуç тай Baş eğmek. пёр килo таять Bir kilo gelmek. алăка тай Kapıyı çek, kapıyı kapat.
тайăл-/тайăн- (talay-/ taywn-) Eğilmek, bükülmek, kaybetmek, zayıflamak. вăйран тайăл- Gücünü kaybetmek.
тайăла/ тайла (taywla/tayla) Uysal, itaatkâr.
тайăлтар- (taywltar-) Eğmek, yönlendirmek, bükmek.
тайăлчăк (taywlçwk) Eğil, bükük, meyilli.
тайга (tayga) Tayga.
тайкалан- (taykalan) Sallanmak, salınmak, yalpalamak, kımıldamak.
тайлăк/ тайлăм (taylwk/ taylwm) 1. Eğiklik, eğim, eğri, yatık, yamaç, bayır. 2. Sıkıntı, eksiklik, yetesrsizlik. ăсран тайлăк Aklı eksik, yarım akıllı.
тайлăклă (taylwklw) Eğik, eğimli, meyilli. тайма пуç- Başı eğik, eğik baş.
тайтар- (taytar-) Tartmak, ölçüp biçmek.
так/ таках (tak/ takah) Boşuna, boş yere, yok yere.
така (taka) Koç, koyun. така ашё (какайё) Koyun eti.
тaкaллa вăкăp (takalla vwkwr) Misk sığırı.
такам (takam) Bilinmeyen kişi, meçhul birisi, такам та Her, kim olursa.
такамри (takamri) Herhangi birisinde.
такан (takan) 1. Nal. 2. Çatı, iskelet. 3. İdam sehpası, darağacı. 4. Üç ayaklı sehpa.
такана (takana) Çamaşır teknesi.
таканкка/ таканччи (takanka/ takanççi) Büyük salıncak.
такăнла- (takwnla-) Nallamak. тимёрçё лаша такăнлать Demirci at nallıyor. такăнлан Nallanmak.
такăнлат-/ такăнлаттар- (takwnlat-/ takwnlattar-) 1. Nallatmak. 2. Tökezlemek, duraksamak, çarpmak. такăнса ӳкнё Takılıp düştü.
такăнтар- (takwntar-) Çelme takmak, tökezletmek.
такăр (takwr) Düz, düzgün, doğru, muntazam, pürüzsüz.
тап-такăр (tap-takwr) Dümdüz, dosdoğru.
такăрлан- (takwrlan-) Düzelmek, düzdünleşmek.
такăрлат-/ такăрла- (takwrlat-/ takwrla-) Düzeltmek, düzgünleştirmek, pürüzsüz yapmak.
такăш(ё) (takwş-é) Herhangi birisi.
такка- (takka) Vurmak, çalmak, takırdamak, gagalamak.
такмак (takmak) 1. Deri çanta. 2. Nakarat, kıta, dörtlük, koşma.
такмакла- (takmakla-) Koşma okumak. такмакласа ташлать- Koşma okuyarak dans ediyor.
такмакçă (takmakşśw) Koşmacı, koşma okuyan kişi.
такса (taksa) Ücret, tarife. такса тăрăх Tarifeye göre, tarife üzerinden.
такçан (takşśan) Eskiden, bir zamanlar. .
тактика (taktika) Taktik.
талак (talak) Dalak.
талант (talant) Yetenek, kabiliyet.
талантлă (talantlw) Yetenekli, kabiliyetli.
талăк/ тавлăк (talwk/ tavlwk) Gün, yirmi dört saat. талăк укçи Günlük ücret.
талăр-/ талăрса кай- (talwr-/ talwrsa kay-) Sarhoşluktan ya da kızgınlıktan kızarmak, utanmak.
талкăш- I (talkwş-) Hızlı gitmek, büyük adımlarla gitmek.
талкăш II (talkwş) Meydan, alan, yüzölçümü. çёр талкăшё Yüz ölçümü. талкăшёпе Bütünüyle, tümüyle. çёр талкăшёпе Bütün heryerde. килкарти талкăшёпе выльăхсем чупса çӳреççё Bütün avluda sürü dolaşıyor. урам талкăшёпе Bütün caddede.
таллă пиçен/ талпиçен (tallw pişśen/ talpi şśen) Yabani ot.
талон (talon) Kupon.
талпас (talpas) талпаса пер, талпаса çап, талпаслан Boşboğazlık yapmak, saçma sapan konuşmak.
талпăн- (talpwn-) Enerjisini harcamak, çabalamak, gayret etmek.
талтлат- (taltlat-) Kalbi çarpmak.
талхăр-/ талхăрса кай- (talhwr-/ talhwrsa kay-) Isınmak, kızışmak, öfkelenmek.
тамал-/ тамалан- (tamal-/ tamalan-) Dinmek, yatışmak, sakinleşmek, susmak, çenesini tutmak, azalmak.
тамалтар- (tamaltar-) Yatıştırmak, sakinleştirmek, susturmak.
тaмapинa (tamarina) Pembe maymun.
тамаша (tamaşa) 1. Mükemmel manzara. 2. Çözülemez durum. ак тамаша Bu nekadar harika bir şey.
тамăк (tamwk) Cehennem, uçurum.
тан I (tan) Denk, aynı, aynı düzeyde, eşit, aynı seviyede, aynı hizada. таппа тан Tamamen aynı.
тан II (tan) 1. Sebep, neden. 2. İlkbaharda ve sonbaharda göl veya ırmakların buzunda görülen su.
таната (tanata) Ağ, örümcek ağı.
танкăш- (tankwş-) Hızlı ve büyük adımlar atmak.
танлан- (tanlan-) Gururlanmak, kibirlenmek, övünmek, gurur duymak.
танлаш-/ танаш- (tanlaş-/ tanaş-) Yükselmek, itibar kazanmak, seviyesini yükseltmek, aynı seviyeye gelmek.
танлаштар-/ танаштар- (tanlaştar-/ tanaştar-) Karşılaştırmak, mukayese etmek, eşşit kılmak, denkleştirmek.
танлаштару (tanlaştaru) Karşılaştırma, kıyaslama. танлаштару аффиксё Karşılaştırma eki. танлаштару степенё Karşılaştırma derecesi. танлаштаруллă грамматика Karşılaştırmalı dilbilgisi.
танлă (tanlw) 1 Dengeli, düzenli, denk. пёр танлă Eşit. танлă пнçен Yabani ot.
танлă É (tanlı) Gururlu, kibirli, burnu büyük.
танлăх (tanlwh) пёртанлăх Eşitlik, denklik.
танмарлăх (tanmarlwh) Eşitsizlik.
тансăрлăх (tanswrlwh) Eşitsizlik.
тăнсăр-тёнсёр (tanswr-ténsér) Düzensiz, kuralsız, eğri-büğrü.
тантăш (tantwş) Yaşıt, akran.
тап- (tap-) Ayağıyla itmek, dürtmek, tekmelemek, tepinmek, silah sıkmak, kalp çarpmak. лаша тапать At çifte atıyor. алтымарё тапать Nabız atıyor. шыв тапать Su yukarı doğru vuruyor. пулă тапать Balık yüzüyor. айккинелле тапакан вăй Merkezkaç kuvveti.
тапалан- (tapalan-) Çırpınmak, bocalamak, tırmanmak.
тапă I (tapw) Kapan, tuzak.
тапă II (tapw) Yaz dönemi bayramlarında gençlik pazarı.
тапăлтат- (tapwltat-) Tepişmek.
тапăн- (tapwn-) Saldırmak, baskın yapmak, dadanmak, musallat olmak, kalkışmak, denemek.
тапăну/ тапăнни (tapwnu/ tapwnni) Saldırı, baskın.
тапăртат- (tapwrtat-) Yere vurmak, tepinmek, damgalamak, çırpınmak.
тапăç-/ тапăçлан- (tapwşś-/ tapwşślan-) Tekmelenmek, vurulmak, tepişmek, gücünü zorlamak. пурнăçшăн тапăçланни Kendini koruma mücadelesi.
тaпиp (tapir) Tapir. (Güney Amerika’da yaşayan üç tırnaklı bir hayvan)
тапкалан- (tapkalan-) Tekmelenmek, tekme yemek, tepilmek.
тапкаланчăк (tapkalançwk) Çifte atan, tekme atan.
тапкă (tapkw) Tekme.
тапран- (tapran-) Başlamak, hareket etmek, yerinden kımıldamak.
тапрану (tapranu) Hareket, yerinden oynama, ilerleme, harekete geçme.
тапрат- (taprat-) Yerinden oynatmak, harekete geçirmek, sallamak, başlatmak.
тaпта- (tapta-) Çiğnemek, eskitmek, saldırmak, hücum etmek.
таптав (taptav) Çiğnenen, ezilen.
таптан- (taptan-) Saldırıya uğramak, çiğnenmek. курăк таптанать Çimen çiğneniyor.
таптар- (taptar-) 1. Tekmeletmek, çifte atttırtmak, tekme attırtmak. 2. Desteklemek, payanda vurmak, dayamak. çам таптар Yün çırptırmak, pamuk attırmak.
таптат- (taptat-) Basmak, ezmek, çiğnemek.
тапхăр (taphwr) Defa, kere, sefer, an, dönem, süreç, etap, evre, aşama. виç тапхăр Üç defa. виç тапхăрччен Üç defaya kadar. тапхăр-тапхăр, тапхăрăн, тапхăрăн-тапхарăн Zaman zaman, dönem-dönem.
тапчам (tapçam) Alçak, basık, kısa, yüksek olmayan, tıknaz.
тар I (tar) Ter.
тар II (tar) Barut.
тар III (tar) тар йывăçё Karakavak. тар курăкё Peygamber çiçeği.
тар- IV (tar-) Koşmak, akıp gitmek, akmak, taşmak.
тар V (tar) Ücret, para. тара кёрёш sözleşme imzalayıp ise almak, sözleşme imzalayıp ise girmek. тара ил- Yer kiralamak. тара пар- Kiraya vermek. тара тыт- İşe vermek.
тараватлă (taravatlw) Cömert, bol, iyi kalpli, konuksever.
тарай (taray) İnce, nefis, zarif.
таракан (tarakan) Hamam böceği. йёпе таракан tesbih böceği.
тарам (taram) тарам пултăр Henüz gerekli değil.
таран (taran) –i kadar, –e kadar. çырмара шыв пилёк таран Derede su bele kadar. вăй çитнё таран Güç yettiği kadar, imkânlar yettiği kadar. кирлё таран Yeteri kadar. ку тарана çитрёмёр Bugüne kadar yaşadık.
тapaнтул (tarantul) Tarantul örümceği.
тарап (tarap) Dik kafalılık, inatçılık, kapris.
тараплан- İnat etmek, dik kafalılık etmek, ayak diremek, kapris yapmak.
тарапçă Taraplan) İnatçı, dik kafalı, kaprisli.
тараса (tarasa) Terazi, baskül. ал тараси El terazisi, yaylı terazi. 2. Kuyu.
тарăн (tarwn) Derin.
тарăнăш/ таранăшё (tarwnwş/ tarwnwşé) Derinlik.
тарăнлан- (tarwnlan) Derinleşmek.
тарăнлат- (tarwnlat-) Derinleştirmek, genişletmek. тапрана тарăнлатакан машина (хатёр) Pulluk.
тарăх (twrwh) 1. Ağır, zor, yürek parçalayıcı, acıklı. 2. Kahrolmak, kendi kendini yakmak, halszi düşmek, halsizleşmek.
тарăхтар- (twrwhtar-) Harcamak, tüketmek, eziyet etmek, zulmetmek, canını sıkmak.
тарăхтармăш (twrwhtarmwş) Can sıkıcı.
тарилкке/ турилкке (tarilkke/ turilkke) Tabak.
таркăн (tarkwn) Kaçak, firari. таркăн салтак Asker kaçağı.
тapлa- I (tarla-) Terlemek, ter dökmek.
тарла- II (tarla-) Tutmak, kiralamak. ăна кётӳ пăхма тарланă Onu sürüye bakmak için tuttu.
тарлă (tarlw) Terli, terlemiş, buğulu, bulanık.
тармакла- (tarmakla-) Açmak, aralamak.
тармаклан- (tarmaklan-) Açılmak.
тарçă (tarşśw) İşçi, amele, hizmetli, uşak. тарçă-тёрçё Hizmetçi, uşak, işçi …
тархасла- (tarhasla-) Razı etmek, yalvarmak, rica etmek, talep etmek.
тархасшăн (tarhasşwn) Lütfen, rica.
тархă (tarhw) Kızgınlık, öfke, hırs. тархăпа Kızgınlıkla, öfkeyle.
таса (tasa) Temiz, saf, halis, berrak. тап-таса Tertemiz.
тасал- (tasal) Temizlenmek.
тасалăх (tasalwh) Temizlik, arılık, paklık.
тасамарлан- (tasamarlan-) Kirlenmek, pislenmek.
тасамарлăх (tasamarlwh) Pislik, kirlilik.
тасат- (tasat-) Temizlemek.
тасату (tasatu) Temizleme, temizlik.
тастар- (tastar-) Eski baş sargısı.
таçта (taşśta) Bilinmeyen bir yerde, kimbilir nerede, herhangi bir yerde. таçта та Her yerde. таçта пурăнать Nerede yaşar/yaşıyor. таçта кайна Bir yere gitti. таçта та пултăм Her yerde bulundum.
таçтан (taşśtan) Herhangi bir yerden.
таçти (taşśti) Herhangi bir yerdeki, herhangi bir yerde olan.
тат- (tat-) 1. Kopartmak, kesmek, yırtmak, alıkoymak, ayırmak, toplamak (çilek, fındık vb). 2. Kesmek, doğramak, kıymak, biçmek. 3. Yarmak, yırtmak, delmek. сăмах тат- Söz kesmek, sözleşmek.
тaтa (tata) Bir de, bundan başka, aynı şekilde.
татăк I (tatwk) Parça, bölüm, kısım, kırpıntı, pasaj. пёр татăк çăкăр (сахăр)Bir parça ekmek. хут татăкё Kağıt parçası.
татăк II (tatwk) Ek. çуклăх татăкё Olumsuzluk eki. хирёçлев татăкё Olumsuzluk eki.
татак-кёсёк (tatwk-késék) Yonga, çentik, parça, kırıntı, döküntü.
татăкăн-татăкăн/ таткăн-таткăн (tatwk-tatwkwn/ tatkwn-tatkwn) Parça parça.
татăклă (tatwklw) 1. Kararlı, kesin, azimli, itibar sahibi, saygın, önemli. татăклă çапăçу Önemli bir mücadele. çакă пирен юлашки татăклă çапăçу Bu bizim son ve önemli çarpışmamız. 2. Kesinlikle, kesin olarak, muhakkak.
татăклăн (tatwklwn) Kesinlikle, kesin olarak, muhakkak.
татăксăр (tatwkswr) Sürekli, devamlı, sık sık, boyuna, durmaksızın.
татăл- (tatwl) Kopmak, yırtılmak, kesilmek, durmak, dinmek, sona ermek. укçаран татăлтăм İsraf edilmek, harcanmak, kalmamak. киввипе пётёмпех татăлнă Geçmişle ilişki tamamıyla kesildi.
татăлми (tatwlmi) Bölünmeyen, kopmaz, çözülmez.
татăç- (tatwşś-) Anlaşmak, mutabakat sağlamak.
таткала- (tatwkla-) Parçalamak, ayırmak.
таткаланчăк (tatwklançwk) Parçalanmış, parçalara ayrılmış, kırıntı, döküntü.
таткăн-таткăн (tatkwn-tatkwn) Parça parça.
татти (tatti) шыв татти Su kaynağı, akarsu gözü.
татти-сыпписёр (tatti-sıppisér) Aralıksız, durmaksızın, dur duraksız.
таттисёр (tattisér) Kesintisiz, sürekli, aralıksız.
тату (tatu) Barış, dirlik, huzur, rıza, uyum. тату пулăр яланах Her zaman huzur içinde yaşayınız.
тахăçан/ тахçан (tahışśan-tahşśan) Herhangi bir zaman.
тахăçанах/ тахçанах (tahwşśanah/ tahşśanah) Bir zamanlar, çok eskiden.
тахăçанхи/ тахçанхи (tahwşśanhi/ tahşśanhi) Çok eskilerde olan, çok eskilere ait. курган ăшёнчен тахçанхи япаласене тупнă Kurgandan çok eski zamanlara ait eşyalar bulundu.
тахăçанччен/ тахçанччен (tahwşśanççen/ tahşśanççen) Bir zamana kadar, ta ne zamana kadar.
тахăш(ё) (tahwş-é) Herhangi birisi.
тахăшăмăр (tahwşwmwr) Herhangi birimiz.
тахăшăр (tahwşwr) Herhangi biriniz.
тачă/ тач (taçw/ taç) 1. Dar, sıkışık, yakın, yoğun. тачă çыхăну Sıkı birlik, sıkı yakınlaşma. тачă тăван Yakın akraba. 2. Sıkı, sım sıkı, yoğun bir şekilde.
тачăка/ тачка (taçwka/ taçka) 1. Yaş, rutubetli, nemli, yapış yapış. тачка çăкăр Islak ekmek. 2. Şişman, kalın, dolgun.
тачăлат- (taçwlat-) Sıkılaştırmak, sıklaştırmak, yoğunlaştırmak, pekiştirmek, koyulaştırmak.
тачкăш(ё) (taçkwş-é) Kalınlık.
таччăн (taççwn) Sıkışık, sıkı sıkıya.
ташă (taşw) Dans, oyun.
ташла- (taşla-) Oynamak, dans etmek.
ташлат- (taşlat-) Dans ettirmek, oynatmak.
таян- (tayan-) Arkaya dayanmak, yaslanmak, uzanmak, abanmak.
таянтар- (tayantar-) Desteklemek, payandalamak, dayamak.
таянчăк (tayançwk) 1. Arkalık, arka. çунa тaянчăк Kızak arkası. 2. Evcil hayvan.
тăвайкки (twvaykki) Yamaç, bayır.
тăвалла (twvalla) Yamaca doğru, dağa doğru.
тăван (twvan) 1. Öz. тăван чёлхе Ana dil. 2. Akraba, hısım. пёр тăван Öz kardeş. эпир унпа пёр тăван Biz onunla öz kardeşiz.
тăванла (twvanla) Kardeşçe, akrabaca, akraba gibi.
тăванлашни (twvanlaşni) Arkadaşlık etme.
тăванлăх (twvanlwh) 1. Akrabalık. 2. Kardeşlik.
тăвар I (twvar) Tuz. тăвар шывё eriyik tuz.
тăвар- II (twvar) Atı koşumdan çıkarmak.
тăварăн- (twvarwn) Koşumdan çıkarılmak.
тăварла- (twvarla-) Tuzlamak.
тăварлан- (twvarlan-) Tuzlanmak.
тăварлани (twvarlani) Tuzlama.
тăварлаттар- (twvarlattar-) Tuzlatmak.
тăварлă (twvarlw) Tuzlu.
тăваслăх (twvaslwh) çăмарта тăваслăх Çok yumurtlama özelliği.
тăвасси (twvassi) İşleme, işlem, üretim. йывăçран тёрлё япаласем тăвасси Ağaç işleme.
тăватă (twvatw) Dört.
тăватăм (twvatwm) Dördüncü. тăватăм кун Dördüncü gün. тăватăм çул Dördüncü yıl, bundan dört yıl önce.
тăваткăл/ тăваткал (twvatkwl/ twvatkal) Dört köşeli, kare. тăп-таваткал Kare. тăваткал метр Metre kare.
тăваткăллат- (twvatkwllat-) Kare şekline getirmek, dört köşeli yapmak.
тăватмине (twvatmine) Bugünden itibaren dördüncü gün.
тăваттă/ тăватă (twvattw/ twvatw) Dört. тăваттăн Dört misli.
тăваттăмёш (twvattwméş) Dördüncü.
тăваттăш(ё) (twvattwmwş-é) Onlardan dördü.
тăватсăмăр (twvatswmwr) Dördümüz.
тăватсăр (twvatswr) Dördünüz.
тăватшар (twvatşar) Dörder.
тăвăл (twvwl) Fırtına, kasırga, tipi. тăвăл йыхравçи Fırtına kuşu, albatros. тăвăл xыпapçи Yelkovan kuşu.
тăвăл- (twvwl-) 1. Sinirlenmek, asabı bozulmak, irkilmek. 2. Yığmak, üst üste koymak, istif etmek, ezmek, bastırmak.
тăвăллăн- (twvwllwn-) Şiddetle, coşkuyla. делегатсем тăваллăн алă çупаççё Delegeler coşkuyla alkışlıyorlar.
тăвăн- (twvwn) 1. Toplanmak, doluşmak, kalabalık oluşturmak, yığılmak. 2. Yükselmek, çarpışmak, çatışmak, rastlamak, tıkanmak, boğulmak. шухăшсем тăвăнса çитрёç Düşünceler yığıldı.
тăвăну (twvwnu) Edilgen, edilgenlik. тăвăну залогё Edilgen çatı.
тăвăр (twvwru) Dar, sıkışık, yakın, sıkı.
тăвăрла- (twvwrla-) Sıkıştırmak, yoğunlaştırmak.
тăвăрлан- (twvwrlan-) Sıklaşmak, yoğunlaşmak.
тăйха (twyha) Tay.
тăк I (twk) Eğer. чăн калас тăк Eğer doğru konuşursak, doğruyu söylemek gerekirse.
тăк II (twk) тăк-тăках Tıklım tıklım, tıka basa.
тăк- (twk-) Dökmek, akıtmak, akmak, boşaltmak. тислёк тăк- Gübre çıkarmak.
тăкак (twkak) 1. Dökülen, harcanan. 2. Harcama, zimmete geçirme, masraf, gider.
тăкакла- (twkakla-) Harcamak, tüketmek, sarf etmek.
тăкаклан- (twkaklan-) Tükenmek, harcanmak, tüketilmek.
тăкăн- (twkwn-) 1. Akmak, yayılmak, dökülmek, taşmak. 2. Tükenmek, harcanmak.
тăкăрлăк (twkwrlwk) Ara sokak.
тăкăртат- (twkwrtat-) Takırdamak.
тăкăс (twkws) 1. Sıkı, sıkışık, yakın. тăкăс тăпра Killi toprak. 2. Ekşi.
тăкăскă (twkwska) 1. Yoğun, sık, sağlam, dayanıklı. 2. Güçlü, kuvvetli, sağlam, keskin, hırıltılı ses. тăкăскă çын- Sert karakterli. 3. Pürüzlü, pürtüklü.
тăкăскăлан- (twkwslan-) Sıklaşmak, yoğunlaşmak, sertleşmek, keskinleşmek.
тăкăсла- (twkwsla-) Sıkıştırmak, yoğunlaştırmak, tutmak, göz altına almak.
тăкăcлан- (twkwslan-) Daralmak, hacimi küçülmek, kısılmak, büzülmek. ăшăпа япала сарăлать, сивёпе тăкăсланса пёчёкленет Maddeler sıcakla genişliyor, soğukla küçülüyorlar.
тăкăслат- (twkwslat-) Sıklaştırmak, daraltmak, küçültmek.
тăкăслăх (twkwslwh) Darlık.
тăкăш (twkwş) Kılı kırk yaran, zor beğenen.
тăккалан- (twkwlan-) Masrafa girmek, harcamak, tüketmek.
тăккăланчăк (twkwlançwk) Düşen, akan.
тăккăланчăксăр (twkwlançwkswr) Masrafsız, harcamasız, gidersiz.
тăкçа/ тăхçа (twkşśa/ twhşśa) 1. Değirmen taşını çeken araç. 2. Küt, kalın kafalı. тăкçа пуртă Kalın kafalı balta.
тăкçалан-/ тăхçалан- (twk şśalan-/ twhşśalan-) ) Körlenmek, kalınlaşmak.
тăктар- (twktar-) Döktürmek, akıtmak, aktartmak, saçtırmak, yağdırmak.
тăктăмал (twktwmal) Boşuna, boş yere, yok yere, boşu boşuna.
тăла (twla) Ev üretimi kaba çuha. пир тăла Ayağa sarılan bez, ayak bezi. (keçe) тăла пус- Yünü keçe haline getirmek, keçeleştirmek.
тăлавар (twlavar) Kumaş parçası.
тăлă (twlw) At kösteği. тимёр тăлă Demir köstek. .
тăлăм (twlwm) Demeti deste, tutam.
тăлăп (twlwp) Gocuk.
тăлăп пӳ/ тăлпу (twlwp pü/ twlpu) Gövde, boy bos, endam, bina.
тăлăх (twlwh) Yetim, öksüz, dul. тăлах арăм Dul (bayan). тăлăх карчăк Yaşlı dul kadın. тăлăха юл- Öksüz kalmak. тăлăха хăвар- Öksüz bırakmak.
тăлăх-турат (twlwh-turat) Yetimlik, öksüzlük.
тăлăх(х)ăн (twlwh-h-wn) Öksüz, yetim, öksüzlük, yetimlik.
тăлла- (twlla) Aksamak, topallamak, kösteklemek. урапана тăлла Arabayı durdurmak. căнчăpпa тăллa- Zincire vurmak.
тăллан- (twllan-) Karışmak, şaşırmak, dolaşmak.
тăлмач/ толмач (twlmaç/ tolmaç) Tercüman, çevirmen.
тăлпан (twlpan) Tıknaz, sağlam, çetin, şiddetli.
тăлпу/ тăлпӳ (twlpu/ twlpü) Gövde, boypos, endam.
тăлт (twlt) Nabız atışını belirten yansıma kelime.
тăлтлат (twltat) Kalp atışı, nabız atışı.
тăлхăр- (twlhwr) Ürküp solumak, somurtmak, surat asmak.
тăм I (twm) Kil, balçık. тăм пуç, тăм çaмка тăм писмен Aklı eksik, budala, aptal, sersem.
тăм II (twm) Kırağı, don, soğuk, ayaz. тăм ил- Soğuktan yanma, soğuktan donma. ман сăмсана тăм илнё Soğuktan burnum dondu. тăм ӳкнё Kırağı düştü.
тăм III (twm) Hiç, büsbütün, tümden, hepten, temelli, tamamıyla. тăм пёлмен çын Hiçbirşey bilmeyen adam. тăм та астумастăп Hiçbir şey hatırlamıyorum.
тăмала- (twmala) Sökmek, koparmak, yırtmak, paralamak, dağıtmak.
тăмалан- (twmalan-) Tüylenmek, kıllanmak, dolaşmak, karışmak.
тăман/ çил-тăман (twman/ şśil-twman) Kar fırtınası, tipi, boran. тăман кайăк Şakrak kuşu.
тăмана (twmana) 1. Baykuş. кушак пуçлă тамана Puhu kuşu. сала кайăк тăмани, печёк тăмана Baykuş, ğuhu kuşu. хăлхаллă тăмана Kulaklı baykuş. 2. Aptalca, ağzı açık bir şekilde.
тăманлă (twmanlw) Tipili, boranlı, fırtınalı.
тăмар (tımar) Kök. тăмар морфема Kök biçimbirim.
тăмат/ тăматлă (twmat/ twmatlw) Sağlam, çetin, şiddetli, sert, sağlıklı, esaslı.
тăмач (twmaç) Kesinlikle, kesin olarak, büsbütün, tümden, hepten. тăмач пётсе ларнă Tamamıyla harap oldu, tamamıyla bitti.
тăмкка (twmakka) Haylaz, tembel, aptal, salak.
тăмла- (twmla) Balçıkla sıvamak, balçık sürmek.
тăмлан- (twmlan-) Balçıkla sıvanmak, balçıklanmak.
тăмлă (twmlw) Balçıklı, killi. тăмлă тăпра, хăйăрлă тăм Verimli toprak, killi toprak. тăмлă хăйăр Killi kum.
тăмлăх (twmlwh) Killi yer.
тăмпай/ тăмсай (twmpay/ twmsay) Aptal, ahmak, saçma sapan.
тăмра (twmra) Balalayka. (Rusların telli bir çalgısı)
тăмсаклан- (twmsaklan-) Sersem olmak, sersemlemek.
тăн (twn) Bellek, hafıza, anı, hatıra тăн кёрт- Akıl öğretmek, inandırmak. тăна кёр- Uyanmak, kendine gelmek, ayılmak. тăнран кай- Hafızasını kaybetmek, kendini kaybetmek. тăнран кайса ӳк- Baygınlık geçirip düşmek.
тăн-тăн (twn-twn) Sert, sağlam, dayanıklı, kararlı, istikrarlı.
тăнăç (twnwşś) Sakinlik, durgunluk, rahat, huzur, barış, sessizlik. тăнăç пурнăç Sakin hayat, sessiz hayat.
тăнăçлантар- (twnw şślantar-) Yatıştırmak, sakinleştirmek, dindirmek, evcilleştirmek.
тăнăçлă (twnwşślw) Sakin, dingin, rahat, sessiz, yavaş.
тăнла- (twnla-) Dinlemek, söz dinlemek, itaat etmek, anlamak.
тăнлав (twnlav) 1. Şakak. 2. Bilinç, kavram, anlayış.
тăнлан-/ ăнлан- (twnlan-/ wnlan-) Anlamak, kavramak, bilincinde olmak, kabullenmek, benimsemek.
тăнлантар- (twnlantar-) Açıklamak, anlatmak, aydınlatmak, inandırmak.
тăнлă (twnlw) Açık, anlayışlı, hafızalı, akıllı, zeki, makul, sağduyulu. тăнлă-пуçлă çын Akıllı insan.
тăнлăх (twnlwh) Bilinç, sağduyu, zihin çevikliği.
тăн-пуç/ ăн-пуç (twn-puşś/ wn-puşś) Akıl, us, zekâ, zihin, bilinç.
тăн-пуçлă (twn-puşślw) Akıllı, düşünür, mütefekkir, anlayışlı, makul, sağduyulu, dürüst
тăнсăр/тăнсăр-пуçсăр/ тăн-пуçсăр (twnswr/ twnswr-puşśswr/ twn-puşśswr) 1. Hafızadan yoksun, bilinçsiz, unutkan, ahmak, anlayışsız. 2. Aptalca, ahmakça, saçma sapan. тăнсăр пул- Hafızasını kaybetmek, bilincini kaybetmek.
тăнсăрлăх (twnswrlwh) Bilinçsizlik, duyarsızlık, baygınlık, duygusuzluk, dik kafalılık.
тăнтан (twntan) Anormal insan, aptal, ahmak, eksik akıllı.
тăп I тăпах (twp/ twpah) Yavaş sesle, yavaşça, sessizce, sakince, dikkatle, özenle, itinayla. тăп тăр! Sessiz ol! Sakin ol! тăп тăни çok sessiz, çok sakin.
тăп II (twp) Büsbütün, tümden, hepten, temelli, kesinlikle. тăп-тăпах Çok sessiz, çok sakin. тăп-тулли Tamamıyla dolu, dos dolu.
тăпа (twpa) Girdap.
тăпа- (twpa-) Balmumu, balmumu sürmek. тăпа çурти Balmumu.
тăпала- (twpala- Parçalamak, paralamak, kesmek, boğazlamak, sökmek. кашкăр сурăха тăпаларё Kurt kuzuyu parçaladı.
тăпă (twpw) 1. Sakinlik, uysallık. (Hava, hayvanlar hakkında) 2. Yavaş sesle, yavaşça.
тăпăл- (twnwl-) 1. Eskimek, yıpranmak, aşınmak, çekip çıkarmak, kökünden çıkarmak. 2. Yığmak, kümelemek, toplamak, biriktirmek. акатуйне халăх тăпăлать Halk Akatuy’a toplanıyor.
тăпăлтар- (twpwltar-) Durmak, durdurmak, koparmak, bağı kesmek, yırtmak, parçalamak. тăпал-тарса ил- Zorla elinden almak.
тăпăлха I (twpwlha) Kanca, çengel. алăк тăпăлхи Kapı kancası.
тăпăлха II (twpwlha) Keçisakalı.
тăпăрк(к)а (twpwrk-k-a) Gevrek, kolayca toz haline gelebilen.
тăпăртат- (twpırtat-) Tekmelemek, tekme atmak, ezmek, çiğnemek.
тăлăрч/ тăпăрчă E(twpwrç/ twpwrçw) kşimik. тăпăрч шывё Kesilmiş süt suyu. тăпăрч пӳремечё Bir çeşit peynirli börek.
тăпăрчлан- (twpwrçlan-) Ekşimek.
тăпăрчланни (twpwrçlani) Ekşime, ekşimiş.
тăпăрчлантар- (twpwrçlantar-) Ekşitmek.
тăпка (twpka) Demet, tutam, salkım. çӳç тăпки Saç demeti. хăмла тăпки Şerbetçi otu salkımı.
тăпкала- (twpkala-) Tımar etmek, saçları karıştırmak.
тăплан- (twplan-) Sakinleşmek, yatışmak, huzur bulmak, sessizleşmek. çёрле, çын тăплансан Geceleyin insanlar sessizleşince.
тăпра (twpra) Yer, toprak. хура тăпра Kara toprak. тăварлă тăпра Tuzlu toprak. хăйăрлă тăпра- Kumlu toprak. тăпра тёслё Toprak renginde. арлан тăпри Toprak altı. тимёр тăпри Demir cevheri.
тăпса (twpsa) Kapı kancası.
тăп-тăп (twp-twp) 1. Esaslı, sağlam, düzenli, özenli, titiz, sağlam. 2. Adamakıllı, hayli, sağlamca, sıkıca.
тăп-тăрă (twp-twrw) Taptaze, besberrak. тăп-тăр кăнтăрла Apaydınlık öğle.
тăр- (twr-) 1. Durmak, dikilmek, bulunmak, ayağa kalkmak, kalmak, oluşmak, meydana gelmek. хирёç тăр- Karşı koymak, direnmek. тёк тăр- Düzgün durmak, doğru durmak. çине тăр- Kararlı durmak, sert durmak. çине тăни Israr, inat, sebat, azim, kararlılık. тăрсан-тăрсан Bir süre sonra. тăрса юл- Yerinde kalmak. миршён тăракансем Barış taraftarları. 20 пус тăрать Fiatı 20 kuşuş. 2. Niyetinde olmak, niyetlenmek, kalkışmak, denemek. çыру çырма тăрсан- Yazı/mektup yazmaya başlayınca. 3. Uyanmak.
тăр (twr) İhtimal, olabilir. .
тăрак (twrak) Titiz, zor beğenir, aldatıcı.
тăра-киле (twra-kile) Zamanla.
тăран- (twran-) Doymak, -den memnun olmak, tatmin olmak. укçаран тăранмасть Paraya aç. тăранса пурăн- Beslenmek, karın doyurmak.
тăраниччен (twranççen) Doyuncaya kadar.
тăранккай (twrankkay) Ayaklık.
тăранмалăх (twranmalwh) Doymak için yeterli.
тăранманлăх (twranmanlwh) Doymazlık, açgözlülük, tamahkârlık.
тăрант- (twrant-) 1. Doyurmak, beslemek, yedirmek. 2. Bıkmak, usanmak.
тăрат- (twrat-) 1. Dikmek, oturtmak, koymak, bırakmak, yerleştirmek. 2. Ulaştırmak, teslim etmek. 3. Kalkındırmak, harekete geçirmek.
тăрă I (twrw) 1. Taze, diri, körpe, temiz, saf, boş. тăп-тăрă Çok sessiz, çok sakin, çok durgun. тăра çамарта Embriyosuz yumurta. 2. İçki kullanmaz, ayık, gerçekçi.
тăрă II (twrw) Tepe, baş, doruk, zirve. йывăç тăрри Ağaç tepesi. чăн тăрринче En tepede. тăрринчен Tepeden, zirveden.
тăрăл- (twrwl-) Çökmek, dibe çökmek, tortu oluşmak.
тăрăлăх (twrwlwh) Tazelik, körpelik, dirilik.
тăрăллă (twrwllw) Zirveli, tepeli. шёвёр тăрăллă Sivri tepeli.
тăрăн- (twrwn) 1. Çarpmak, rastlamak, saplanmak, batmak. 2. Atılmak, hızlı yürümek, hevesli olmak, saldırmak, takip etmek, kovuşturmak.
тăрăнтар- (twrwntar-) 1. Saplamak, batırmak, dikmek, sokmak. 2. Yumruk vurmak, yumruklamak.
тăрăс I (twrws) Kayın kabuğundan silindir şeklinde bir kap.
тăрăс II (twrws) тăрăс-тăрăс Ayakla ezmeyi belirten yansıma kelime.
тăрăх (twrwh) 1. Uzunluk, boy, süre, parça. 2. Yan, taraf, yön, memleket. пирён тăрăхра Bizim tarafta, bizim melekette. пёр тăрăх пир Kumaş parçası. 3. Halka, bant, şerit. 4. Dolayı, ötürü, sebebiyle, aracılığıyla, boyunca. Атăл тăрăх İdil boyunca. урам тăрăх Cadde boyunca. çыру тăрăх паллашрăмăр Mektup aracılığıyla tanıştık.
тăpăхла- I (twrwhla-) 1. Alay etmek, zevklenmek, eğlenmek, dalga geçmek. 2. Ayıplamak, kınamak, mahkûm etmek.
тăрăхла II (twrwhla) Uzunlamasına, boyunca, uzun uzun.
тăрăххăн (twrwhhwn) Uzunlamasına, boyunca.
тăрăш- I (twrwş) Gayret etmek, uğraşmak, çalışmak, çabalamak.
тăрăш(ё) II / тăрашшё/ тăршшё (twrwş-é/ twrwşşé/ twrşşé) Birşeyin uzunluğu, uzunluk, süre. урам тăршшё (тăрăшшё) Cadde uzunluğu. кун тăршшё (тăрăшшё) Gün uzunluğu. ёмёр тăршшёнче Hayat boyunca.
тăрăшу (twrwşu) Özen, gayret, çaba.
тăри/ тăрри (twri/ twrri) Toygar, tarla kuşu.
тăркач/ тăркачах (twrkaç/ twrkaçah) кура тăркач Görünüşe göre. пёле тăркач Bilinene göre.
тăркăч (twrkwç) Paten, patinaj.
тăркăш (twrkış) 1. Toz, kırpıntı, döküntü. 2. Karışıklık, düzensizlik.
тăрла- (twrla-) Zirve yapmak, tamamlamak, bitirmek, eklemek, katmak.
тăрлав (twrlav) 1. Tepe, baş, doruk, zirve, tamamlama, bitirme, yer, barınak, dam. 2. Kafa, beyin, zeka, akıl.
тăрлавлă (twrnavlw) İş bilir, makul, anlaşılır, esaslı, sağlam, ayrıntılı, etraflı, ağırbaşlı.
тăрлавсăр (twrlavswr) 1. Beceriksiz, hünersiz, tamamlanmamış, başarısız, elverişsiz. 2. Dağınık, düzensiz, kanunsuz, amlayışsız, ipsiz sapsız, dolaşık, karışık. 3. Dikkatsizce, fena, kötü, dağınıkça, düzensizce. тăрлавсăр ёçлет Düzensiz çalışıyor.
тăрлавсăрлăх (twrlavswrlwh) Karışıklık, düzensizlik, başıbozuukluk, kuralsızlık.
тăрмаклан- (twrmaklan-) Tırmanmak, bütün gayretiyle çalışmak, çabalamak.
тăрмала- (twrmala-) 1. Tırmalamak. 2. Paten.
тăрмаш- (twrmaş-) Uğraşmak, savaşmak, mücadele etmek, boğuşmak.
тăрна/ тёрне (twrna/ térne) Turna. тăрна пăрçи Bakla. шуpă тăpнa Beyaz turna. căpă тăpнa Boz turna. xуpa тăpнa Kara turna.
тăрнаккай (twrnakkay) Uzun, biçimsiz, ince, sırık gibi.
тăрнашка (twrnaşka) Külah, koni, kadın-kızların baş süslemelerinin en üst kısmı.
тăрпа (twrpa) Boru, baca, trompet.
тăрринчн (twrinçi) Tepedeki, en üstteki.
тăртан-/ тăртăн- (twrtan-/ twrtwn) Şişmek, kabarmak.
тăрук/ тăруках (twruk/ twrukah) Birden, birden bire, ansızın, hemen, anında.
тăруçăн/ ку тăруçăн (twruşśwn/ ku twru şśwn) Son zamanlarda.
тăршă (twrşw) Keskin aletlerin arka kısmı. пуртă тăрши Balta gerisi. кусар тăрши Orağın arkası. тăршипе ап кас Arkasıyla kesme.
тăс- (tws-) Çekmek, döşemek, uzatmak, canı çekmek, çekip boşaltmak. ёçе ан тăс İşi uzatma.
тăсăк (twswk) 1. Uzun, sırık gibi, leylek gibi. 2. Haylaz, tembel, avanak.
тăсăл- (twswl-)Esnemek, uzamak, sürüklenmek, gerinmek, uzanmak, doğrulmak, düzelmek.
тăсăлни (twswlni) Uzatma, uzama, temdit.
тăсланкă/ тăсмак (twslankw/ twsmak) 1. Sırık gibi, çok uzun, sırık. 2. Avare, işsiz güçsüz.
тăтăк (twtwk) Son takı, ilgeç.
тăтăрха (twtwrha) Sağlam, çetin, şiddetli, dayanıklı, kararlı, istikrarlı, güç, kuvvet.
тăтăш (twtwş) Devamlı, sürekli, düzenli olarak.
тăх- (twh-) 1. Tutmak, yaklalamak, avlamak, çekmek, sürümek. 2. Oynamak, kazımak, çentmek, yarmak, dövmek.
тăха (twha) Çengel, tığ, kopça, toka.
тăхала- (twhala-) Kopçalamak, bağlamak, çengellemek.
тăхăлтак (twhwltak) Çukur.
тăхăм Tohum, döl, yavrular, soy, cins, sülale.
тăхăн- (twhwn-) Giymek, giyinmek, takmak, kılığına bürünmek. кёрёк тăхăн Kürk giymek.
тăхăнтар- (twhwntar-) 1. Giydirmek, takmak, geçirmek. 2. Yumrukla vurmak.
тăхăр (twhwr) Dokuz.
тăхăрвуннă (twhwrvunnw) Doksan. тăхăрвуннăмёш Doksanıncı.
тăахăрвуннăн (twhwrvunnwn) Toplam 90 kişi.
тăхăрвуннăри (twhwrvunnwri) Doksan yaşında olan, doksan yıllık.
тăхăрвуннăшё (twhwrvunnwşé) Onlardan doksanı. тăхăрвуннăшё те Doksanı da.
тăхăрвуншар (twhwrvunnwşar) Doksanar.
тăхăрсăмăр (twhwrswmwr) Doksanımız. тăхăрсăр Doksanınız.
тăхăрçёр (twhwrşśér) Dokuz yüz.
тăхăрçёрён (twhwrşśérén) Toplam 900 kişi.
тăхарçёрёшё (twhwrşśéréşé) Onların dokuz yüzü. тăхăр çёрёшё те Onların dokuz yüzü de.
тăхăрçёрмёш (twhwrşśérméş) ) Dokuz yüzüncü.
тăхăрçёршер (twhwrşśérşer) Dokuz yüzer.
тăхлан (twhlan) Kalay. хура тăхлан Kurşun. хура тăхлан йăлтăркки Kurşun parıltısı.
тăхлач(ă) (twhlaç-w) Çöpçatan, gelinin annesi, kaynana.
тăхра (twhra) Ayın safhaları.
тăхран/ тухран (twhran/ tuhran) Ağaçkakan. тăхранпуç Yonca.
тăхçа/ тăкçа (twhşśa/ twkşśa) Değirmen taşını döven alet.
тăхта- (twhta-) Beklemek, durmak.
тăхтамасăр (twhtamaswr) Beklemeden, çabucak, acele, hemen.
тăхтарахпа Bir süre sonra.
тăхтат- (twhtat-) Durdurmak, bekletmek.
тăххăр (twhhwr) Dokuz.
тăххăран On kat, on misli. (twhhıran)
тăххăрăшё (twhhwrwşé) Onların dokuzu. тăххăрăшё те Onların dokuzu da.
тăххăрмёш (twhhwrméş) Dokuzuncu.
тăххăрта (twhhwrta) On yıl.
тăххăрти (twhhwrti) On yaşında, on yıllık.
тăшман (twşman) Düşman, rakip.
тăшманăн (twşmanwn) Düşmanca, düşman gibi. тăшманăн пăхать Düşmanca bakıyor.
тăшманла (twşmanla) Düşman, düşman gibi. тăшманла элементсем Düşman elementler. тăшманла хăтланать Düşmanca hareket ediyor.
творчество (tvorçestvo) Yaratıcılık, yapıtlar. халăхăн сăмах творчестви Sözlü halk yaratıcılığı.
те I (te) Bilinmez, bilinmeyen, belirsiz olanı gösteren ön ek. темёскер курăнать аякра, те кашкăр, те тунката Uzakta birşeyler görünüyor, kurt mu kütük mü…
те II (te) da, de.
те-/ тейер- (te/ teyér-) 1. Demek, söylemek. 2. Niyetinde olmak, hesaplamak, ummak. эпё института кёрес тетёп Enstitüye girmeyi umuyorum.
театр (teatr) Tiyatro. Чăвашсен Пaтшaлăx Академи Театрё Çuvaş Devlet Akademi Tiyatrosu.
тевет (tevet) Eski kadın kostümlerinin bir parçası. Omuz üzerinden atılan 8-10 cm. genişliğine esli paralarla süslenmiş bir parça.
теветкел (tevetkel) Risk.
теветкеле- (tevetkele-) Riske atmak, tehlikeye atmak.
теветкелле (tevetkelle) Riskle, tehlikeyle.
теветкеллёх (tevetkelléh) Cesaret, yiğitlik, kararlılık, azimlilik.
тевёш/ терёш (tevéş/ teréş) Bağ, kayış, halat (Dört tekerlekli arabada).
тезис (tezis) Tez, sav.
тек/ текех (tek/ tekeh) 1. Her zaman. 2. Daha, büyük, daha fazla, bir daha. тек ан пар (кил) Bir daha gelme.
текерлёк (tekerlék) Kızkuşu.
текст (tekst) Metin.
телеграмма (telegramma) Telgraf.
телеграф (telegraf) Telgraf.
телеграфист (telegrafist) Telgrafçı.
телей (teley) Uğur, talih, baht, şans, kısmet.
телейлё (teleylé) Mutlu, şanslı, talihli.
телейсёр (teleysér) Mutsuz, talihsiz, bahtsız, şanssız.
телейсёрлёх (teleysérlih) Uğursuzluk, talihsizlik, mutsuzluk.
телефон (telefon) Telefon. телефон станцийё Telefon santrali.
телефонист (telefonist) Santral memuru. (erkek)
телефонистка (telefonistka) Santral memuru. (bayan)
тем (tem) Pek, çok, gayet, oldukça. тем-тем тёслё Çok renkli.
Достарыңызбен бөлісу: |