йăпшăт- (ywpşwt-) Kuyruğu kısmak.
йăралан- (ywralan-) Usuldan ilerlemek, götürmek, uğraşmak, gürültü yapmak.
йăраланчăк (ywralançwk) Eli yavaş, ağır, beceriksiz.
йăран (ywran) Sınır, evlek, saban çizgisi.
йăрана (ywrana) 1. Patlamış lastiği bağlamak için kullanılan bağ. 2. Üzengi
йăрă (ywrw) Canlı, kalabalık, sokulgan, kurnaz.
йăрăм (ywrwm) Çizgi, yol çubuğu, mıntıka.
йăрăмлă (ywrwmlw) Yollu, çubuklu; çizgili.
йăрăс (ywrws) Düz, yumuşak, ipek gibi. йăрăс пӳллё хура хёрсем Esmer zarif kızlar.
йăрка- /йăркка- (ywrka-/ywrkka-) Hızlı gezmek, oradan buraya koşmak.
йăрхах /йăрхалăх (ywrhah / ywrhalwh) Duvara monte edilen ahşap askı.
йăсăрлан- (ywswrlan-) tmek, yükselmek, çıkmak, çürümek, bozulmak, alevsiz yanmak. тётём йăсăрланать Duman tütüyor. тётре йăсăрланса тăрать Duman yeryüzüne yayılıyor.
йăсăрлантар- (ywswrlantar-) 1. Çok duman çıkarmak, tüttürmek. 2. Korkutmak, korku vermek.
йăскăн (ywskwn) Kurnaz, çabuk, dolandırıcı.
йăсла- (ywsla-) Gürültü yapmak, şamata etmek, uğraşmak, hışırdamak.
йăслав (ywslav) Gürültü, şamata, konuşma, sesler.
йăслан- (ywslan-) Tütmek, duman çıkarmak, çумăр йăсланса тарать Yağmur çiseliyor.
йăслаш- (ywslaş-) Uğraşmak, kaynaşmak.
йăс-пăс (yws-pws) 1. Duman, kömür kokusu, 2. Taze küçük kar tanesi.
йăт- (ywt-) Ağır taşımak, ağır kaldırmak, sürüklemek, çekiştirmek. шыв йăтать Su taşıyor.
йăтă пырши (ywtw pırşi) Mahmude otu (Çok yıllık, kalın köklü, süt rengi veya soluk sarı rente çiçeklere sahip, otsu bir bitki).
йăтăн- (ywtwn-) Yıkılmak, çökmek, hücum etmek, üzerine atlamak, йăтăнса ан- Başarısız olmak, yıkılmak, çökmek. йăтăнса кил- Yaklaşmak, bastırmak.
йăтăрла- (ywtwrla-) Ağır bir şey kaldırmak, götürmek.
йăх I (ywh) Sülale, aşiret, kabile aile. йăха пăхнă (хывнă) Kendi aslına döndü. йăха хывни, пăхни Kalıtım, soyaçekim.
йăх II (ywh) İnsanlara ve hayvanlara has hastalık, çıban, sarılık gibi bir hastalık. йăхлă çын- Cüzamlı.
йăх- (ywh-) Döllenmek.
йăх-ях (yıh-yah) Üstü başı yırtık insan, itinasız, dikkatsiz.
йăхлат-/ йăхлатса- (ywhlat-/ywhlatsa) Sessizce gülmek, kıkırdamak.
йăхлă (ywhlw) Sülaleye has, bir aileye ait, bir kabileye ait, cins. йăхлă вăкăр Cins öküz.
йăхнă (ywhnw) Döllenmiş, йăхнă çăмарта Döllenmiş yumurta.
йăхсăр (ywhswr) Meyvesiz, dölsüz, neticesiz.
йăш- (ywş-) 1. Tüy değiştirmek, tüy dökmek. 2. Yumuşamak, gevşemek (kar buz hakkında), yumuşatmak (toprak hakkında) 3. Hastalanmak, zayıflamak, kuvvetten düşmek.
йăшалан- (ywşalan-) Uğraşmak bir yandan diğer yana dönmek, usuldan hareket etmek.
йăшăк (ywşwk) Yumuşak, gevşek, kabarık yer.
йăшăлтат- (ywşwltat-) Kaynaşmak, uğraşmak, hareket etmek.
йăшăн- (ywşwn-) 1. Yer tutmak, sıra tutmak. 2. Seçmek, kendisine ait olduğunu kabul etmek.
йăшăрал- / йашăрăлса ан- (ywşwrwl- / ywşwrwlsa an-) Eşilmek, çökmek, yıkılmak, bozulmak, harap olmak.
йăшăрка (ywşwrka) Dayanıksız (suda fazla kalan lif hakkında), geevrek, iri (un hakkında).
йăшăркка (ywşwrkka) Pürüzlü, gergin, sert.
йăшăртат- (ywşwrtat-) Hışırdamak.
йăшăх- (ywşwh-) Sızlamak (kemik hakkında).
йăшка- (ywşka-) Sızlamak, acımak.
йăшни- (ywşni) Havalandırmak.
йăштака (ywştaka) Doğru, düz, direk, dolaysız, doğrudan, uyumlu, yüksek. .
йăшта- (ywşta-) Yumuşatmak, yarmak, deşelemek, kazmak. сысна çёрулмине йăлт йăштаса пётернё Domuz patates, deşeleyip bitirdi.
йăштар- (ywştar-) Baş ağrıtmak, can sıkmak, taciz etmek, kuvveti kesilmek, yıpranmak.
йăштăркка (ywştarkka) Dayanıksız (Suda fazla kalan lif hakkında), gevrek, iri (un hakkında)
йăштăртат- (ywştwrtat-) Hışırdamak, hışır hışır etmek.
йёвен (yéven) Dizgin, yular.
йёк- (yék-) Alay etmek, dalga geçmek.
йёк I (yék) Kıskanç.
йёк II (yék) 1. Sürüngen, alçak, çirkef. 2. Bahane; neden, sebep, ön takı. йёк шырать Bahane arıyor.
йёке (yéke) İğ
йёкe xӳpe (yéke hüre) Sıçan, fare. căpă йёкe xӳpe Boz fare. xуpa йёкe xӳpe Kara fare.
йёкев (yékev) Eğe, raspa, törpü.
йёкевле- (yékevle-) Eğelemek, törpülemek.
йёкел (yékel) Palamut, kozalak. чăраш йёкёлё Köknar kozalağı.
йёкеллёх (yékelléh) Palamutların çok olduğu yer.
йёкерчё (yékerçé) Bir çeşit akıtma (hamur işi).
йёкехӳре (yékehüre) Fare, sıçan.
йёкёлте- (yékélte-) Alay etmek (nezaket perdesi altından), istihza etmek.
йёкёлти/ йёкёлчёк (yékélti/yékélçék) Alaycı, şakacı.
йёкёр (yékér) İki çift birleşik, йёкёр сăмах Birleşik kelime. йёкёр çăмарта Büyük çift sarılı yumurta. йёкёр ывăç Avuç dolusu.
йёкёреш/ йёкреш) (yékérreş/ yékreş) İkiz.
йёкёpёлce (yékérélse) İğne koyulan metal çember.
йёкёpлe- (yékérle-) İkiye katlamak, çifter çifter koymak.
йёкёрт- I (yékért-) 1. Azaltmak, eksiltmek (sıvı) 2. Çalmak, saklamak çekmek, toplamak.
йёкёрт- II (yékért-) Teşvik etmek, kışkırtmak, sevketmek.
йёкёт (yékét) Genç adam, yiğit delikanlı.
йёкётлёх (yékétléh) Cesaret, yiğit yüreklilik.
йёклен (yéklen) Mide bulantısı йёкленет Midem bulanıyor.
йёклентер (yéklenter) Birşeyin mide bulantısına sebep olması.
йёксёк (yéksék) İğrenç, alçak, önemsiz adam.
йёксӳ (yéksü) 1. Acı, acılık, kötü tat. 2. Geğirti, hıçkırık. йёксӳ килет Hıçkırık geliyor.
йёлме (yélme) Karaağaç.
йёлмелёх (yélmeléh) Karaağaç ormanı, karaağaçlık.
йёлтёр (yéltér) 1. Kayak. йёлтёр пӳшкенё Kayak kemeri. 2. Paten, patinaj.
йём (yém) Pantolon. кёске йём Kısa kilot, mayo.
йёмлёх (yémléh) Pantolon için kumaş, külot, don.
йёмпёлчёк (yémpélçék) Balgam, salyangoz.
йёнep (yéner) Eyer. йёnep пуcкăчё Üzengi.
йёнерле- (yénerle-) Eyerlemek, eyer vurmak.
йёнерлё (yénerlé) Eyerli.
йёнерчёк (yénerçék) At koşumun oturulan parçası.
йёнес (yénes) Yemekten anlayan.
йёнё (yéné) 1. Kın kılıf, bıçak için kılıf 2. İn, yırtıcı hayvan ini, упа йённи ayı ini.
йёп / йёпё (yép / yépé) İğne. йёп куçё, йёпçăрти İğne deliği. майра йеппи Toplu iğne.
йёп вăppи / çapлaн лёппи (yép vwrri / şśarlan léppi) Kız böceği.
йёпвăрри (yépvwrri)Cırcır böceği, cırlak.
йёпе (yépe) 1. Islak, yağmurlu, nemli. йёпe çанталăк Kötü hava, kirli hava. 2. Fena yağmurlu 3. Nemli, ıslak.
йёпe кăпшaнкă (yépe kwpşankw) Tesbih böceği.
йёпен- (yépen) Islanmak, nemlenmek.
йёпет- (yépet-) Islanmak, sırılsıklam yapmak, уруна ан йёпет ayağını ıslatma.
йёпёлтет- (yépéltet-) Dalkavukluk, etmek, bencillik, yaltaklanmak.
йёпёлти (yépélti) Dalkavuk, bencil.
йёп-йёпe (yép-yépe) 1. Sırılsıklam, çiğ, pişmemiş 2. Büsbütün, ıslak, nemli.
йёпкён (yépkén) Çok hemen büsbütün, йёпкён-хура Kapkara.
йёпле- (yéple-) 1. İğneyle ya da uçlu bir aletle batırmak 2. Güldürücü hale getirmek, birinin ağzını aramak.
йёплё (yéplé) İğneye sahip olan, üzerinde iğne olan, йёплё хулă Yaban gülü йёплёхурлăхан Bektaşi üzümü йёплё хурлăхан çырли, йёплё çырла Bektaşi üzümü.
йёп-çип (yép-şśip) İğne iplikler, dikiş malzemeleri.
йёпренчёк (yéprençék) Islananan, bataklık.
йёпсе I (yépse) Arı kraliçesi, arı kraliçesinin bulunduğu yer.
йёпсе II (yépse) 1. Dokuma iğnesi, file yapımında kullanılan iğne. 2. Tahtaları birleştirmede kullanılan enterlin.
йёпсён- (yépsén) Kabul onayı vermek, fark etmek.
йёпсёрел-/ йёпсёрёлсе вырт- (yépsérel- / yépsérélse vırt-) Üst üste yatmak, kat kat yatmak, dağılmak, yıkılmak.
йёптёр (yéptér-) Kışlık ayakkabı dikmek için kullanılan büyük iğne.
йёпхём / йепхён / йёпкён (yéphém / yephén / yépkén) Çok çabuk, büsbütün, tamamıyla, йёпхём хёрле Kıpkırmızı.
йёпхёр- (yéphér-) Bıkmak usanmak, usanç getirmek.
йёпхёрт- (yéphért-) Bıkmak usanmak, usanç getirmek.
йёпхӳ (yéphü) Sonbaharın yalan yağmuru. йёпхӳ çăвать ufaktan yağmur yağması.
йёр (yér) İz, işaret parmak izi, çizgi.
йёр- I (yér-) Ağlamak, ağlayıp sızlamak. хёр йёрри (йёрни) Gelin ağlaması, gelin ağıtı.
йёр- II (yér-) Sırıtmak, gülmek, alay etmek.
йёре (yére) Her zaman sebepsiz ağlayan çocuk.
йёрек (yérek) Sağlıklı, çabuk, hızlı, kurnaz.
йёрёлче (yérélçe) İğe konulan metal veya kil çember.
йёрён- (yérén-) İğrenmek, tiksinmek, hor görmek; küçümsemek; hiçe saymak.
йёрёнтер- (yérénter-) İğrendirmek, tiksindirmek, bıktırmak, usandırmak.
йёрёнтермёш (yérénterméş) Bıktıran, usandıran.
йёрёнчёк (yérénçék) İğrençlik, aşağılık, alçak, iğrenç.
йёрёнчёклё (yérénçéklé) İğrenç olan, tiksindirici.
йёрёнчёклён (yérénçéklén) İğrenerek, nefretle.
йёри-тавра (yéri-tavra) Her taraf, ortalık, ortam, йёри-таврари Civardaki, çevredeki.
йёрке (yérke) 1. Düzgün, sıra halinde, sıra, satır. йёрке хисепё Sıra sayı sıfatı. 2. Düzen, merasim, tören, nasihat, sistem, sıra, öğüt. кун йёрки Gündem. 3. Merasim, gelenek, kural.
йёркеле-/ йёркене кёрт- (yérkele-/ yérkele kért-) Düzene sokmak, sistemli hale getirmek, düzenlemek.
йёркелен- (yérkelen-) Düzende olmak, yoluna girmek, düzenlenmek.
йёркелени/ йёркеленӳ (yérkeleni / yérkelenü) Düzene koyma, düzenleme, makul kılma. çёрйёркелӳ Planlama.
йёркеллё (yérkellé) Ahenkli düzenli, sistemli.
йёркелёхсёр (yérkeléhsér) Karılıklık, düzensizlik, sistemsizlik.
йёркесёр (yérkesér) 1. Düzensiz, nezaketsiz, kaba, hayırsız, suratsız, serseri, kopuk, anlayışsız 2. Düzensiz, tertipsiz, sistemsiz. 3. Çok, fevkalade olarak, йёркесёр лайăх Çok iyi, çok güzel. йёркесёр пысăк Çok büyük.
йёркесёрлёх (yérkesérléh) Karışıklık, düzensizlik, sistemsizlik.
йёркипе/ йёркерен (yérkipe/yérkeren) Sıra halinde arka arkaya, sisteme göre. йёркипе каласа пар- Sırasıyla anlatmak.
йёрле- (yérle-) Takip etmek, bir izi takip etmek, izlemek, aramak, bir şey üzerine iz bırakmak.
йёрле- É (yérle-) йёрле выля- İp oynamak, iple oynamak.
йёрмёш- (yérméş-) 1. Ağlamak, inlemek, şikâyet etmek, 2. Acıklı, mükedder.
йёрни / йёрӳ (yérni / yérü) Ağlayış, ağlama.
йёрт- (yért-) Ağlatmak, ağlatıp sızlatmak.
йёс (yés) Sarı bakır, beyaz teneke. йёс хуран Bakır kazan.
йёсме (yésme) Erkek kaftanında bulunan şerit.
йёс тура курăкё (yés tura kurwké) Itır çiçeği.
йёçём çырли (yéşśém şśırli) Kuru üzüm.
йётем (yétém) Harman yeri, harman. йётем уйăхё Harman ayı.
йётер-/ итер- (yéter-/iter-) Süt sağmadan önce danayı emzirtmek.
йётес (yétes) Köprücük kemiği.
йётён (yétén) Keten, йётён пирё Keten bezi. йётён çăвё Bezir yağı. йётён курăке Nevruz otu.
йётёр (yétér) Oklava.
йётёрле- (yétérle-) Oklava ile açmak.
йётре/ етре (yétre / yetre) Gülle, saçma.
йёчёк (yéçék) Çopra balığı.
йёшёлтет- (yéşéltet-) Kaynaşmak, uğraşmak, hareket etmek.
йёшке- (yéşke-) Acele etmek, nefes nefese kalmak, durmadan hareket etmek, bir yere acele gitmek.
йинке (yinke) 1. Yenge. 2. Yaşça büyük bayanlara hitapta kullanılan söz.
йод (yod) İyot, tentürdiyot
йодлă (yodlw) İyotlu. йодлă кали İyotlu potasyum.
йӳле-/ йӳле пилёк (yüle-/yüle pilék) Düğmeleri açık gezmek.
йулеке (yüleke) Yosun.
йӳн I (yün) Makul, aklı başında, sakinlik, ruhsal sağlık, güzel görüntü, anlayış, düzen, sebep.
йӳн II йӳнё (yün/yüné) Ucuz.
йӳнел- (yünel-) Ucuzlamak, fiyatın inmesi,
тавар йӳнелнё Mal ucuzlamış.
йӳнесёр (yünesér) Kabiliyetsizlik.
йӳнеç-/ йӳнеçтер- (yüneşś- / yüneşśter-) Ne varsa onunla geçinmek, fazla harcama yapmamak.
йӳнет- (yünet-) Ucuzlatmak, fiyatını indirmek manifatura, imalathane хакне йӳнетнё Fiatını düşürmek, fiatını indirmek.
йӳнлё (yünlé) Sakin, aklı başında, makul, anlayışlı, edepli, terbiyeli, uysal.
йӳнлёх I (yünléh) Sakinlik, terbiye, nezaket, makul.
йӳнлёх II (yünléh) Ucuzluk.
йӳнсёр (yünsér) Düzensiz, anlayışsız, inatçı, delişmen, hoppa, karşı gelmeyi ve tartışmayı seven.
йӳнсёрлен- (yünsérlen-) Nazlanmak, kavga etmek, inatlaşmak, münasebetsizlik yapmak.
йӳнсёрлёх (yünsérléh) Hoppa, kavgacılık, anlayışsızlık.
йӳпле- (yüple-) Onaylamak, kabul etmek, dinlemek.
йӳплен- (yüplen-) Dallara ayrımak, dallanmak, branşlaşmak, çatallanmak.
йӳпре- (yüpre-) Ağız aramak.
йӳпсён- (yüpsén-) Bakmak, dikkati çekmek, göz koymak, göz dikmek.
йӳрек (yürek) 1. Dağ ispinozu, üzerine ip sarılan tahta masura.
йӳрёк (yürék) Sağlıklı, çabuk, hızlı, kurnaz, çalışkan gayretli. йӳрек куç Canlı göz.
йӳрёклентер- (yüréklenter-) Harekete geçirmek, canlandırmal, aktiv hale getirmek.
йӳç- I (yüşś-) 1. Ekşimek, keyifsiz olmak. 2. Dolaşmak, gezinmek,
йӳç II йӳçё (yüşś /yüşśé) Bataklık.
йӳçек (yüşśek) Ekşimsi, ekşice, acılı, ekşilik. сăра йӳçек калать Bira ekşimiş.
иӳçенкё (yüşśenké) Acımsı, ekşimsi.
йӳçё (yüşśé) Ekşi, acı, acılık, йӳçнё хăйма Ekşi kaymak. йӳçё тăпра Ekşi toprak. йӳç кăшкар Kuzukulağı (15-40 cm. yükseklikte, çok yıllık ve ekşi yapraklı bir bitkidir). йӳç кăшман Karaturp. йӳç хупах Dulavrat otu (30-60 cm. yükseklikte, iki yıllık, otsu ve kırmızı çiçekli bir bitki).
йӳçёт- (yüşśét-) 1. Ekşitmek, tahammül etmek, 2. Nazlanmak, hırçınlanmak, titizlenmek
йӳçёх- (yüşśéh-) 1. Ekşimek, bozulmak, oraya buraya dolaşmak, 2. Keyifsiz olmak, nazlanmak, usandırmak, sinirlendirmek.
йӳçёхни (yüşśéhni) Oksitleşme.
йӳçёш(ё) (yüşśéş-é) Ekşilik, acılık.
йӳçленкё (yüşślenké) Kokmuş, bataklık.
йӳçлё-тутлă (yüşślé-tutlw) Mayhoş.
йӳçлёх (yüşśléh) Bataklık yer, йӳçлёхле-путлăхлă вырăнсем Bataklık yerler.
йӳççи (yüşśşśi) Vodka.
йӳте-/ йӳтен- (yüte- / yüten-) Yaşlılıktan eli ayağı tutmaz olmak, elden ayaktan düşmek.
йӳтет- (yütet-) Usandırmak, bıktırmak, deliye çevirmek.
йӳтехмеш (yütehmeş) Yapışkan, can sıkıcı.
йӳтем (yütem) Sebep, neden.
йӳшкёнтер- (yüşkénter-) Çok fazla sulamak. çумăр йӳшкёнтерсе çурё Sağanak yağmur çok fazla suladı.
йывăр (yıvwr) 1. Ağır, zor müşkül, çetin. йывăр çын Hamile kadın. йывăр сăмах Ağır söz, üzücü söz. 2. Zorlu, çetin.
йывăрăш(ё) (yıvwrwş-é) Ağırlık, siklet, tartı, атом йывăрăшё Atom ağırlığı. танлаштаруллă йывăрăшё Özgül ağırlık.
йывăрлан- (yıvwrlan-) Ağırlaşmak, ağırlanmak, ağır olmak.
йывăрлат- (yıvwrlat-) Ağırlatmak, ağır yapmak.
йывăрлăх (yıvwrlwh) 1. Uzun kalın sırık. 2. Ağırlık, zorluk, çetinlik, zorluk. йывăрлăхран тухрăмăр ёнтё Ağır durumdan çıktık artık.
йывăррăн (yıvwrrwn) Zor, ağır, вăл йываррăн сывлать O zor nefes alıyor.
йывăç (yıvwşś) 1. Tahta ağaç, 2. Ağaçtan yapılmış йывăç улми Elma.
йывăç-курăк (yıvwşś-kurwk) Bitki dünyası.
йынăш- (yınwş-) Sızlamak, incimek.
йынша (yınşa) Durmadan ağlayan sızlayan çocuk.
йысна (yısna) Güvey; enişte.
йыт пырши (yıt pırşi) Çoban döşeği (Çok yıllık, kalın köklü, süt rengi ve soluk sarı renkte çiçeklere sahip otsu bir bitki).
йыт çăмарти (yıt şśwmarti) Kurt pençesi (20-50 cm. yükseklikte, çok yıllık, rizomlu ve otsu bir bitki).
йыт çырли (yıt şśırli) Barut ağacı.
йытă/ йыт (yıtw/ yıt) Köpek, it, erkek köpek. йытă Köpek. ама йытă Dişi köpek, kancık köpek. йытă çури Köpek yavrusu. йытă пӳрчё Köpek kulübesi.
йытăлaн- (yıtwlan-)Edepsizleşmek, terbiyesizleşmek, itleşmek.
йытăлла (yıtwlla) Terbiyesizce, küstahca, it gibi.
йыт-качка (yıt-kaçka) İt, köpek.
йытпулли (yıtpulli) Kurbağa yavrusu.
йыхăр- (yıhwr-) Çağırmak, seslenmek, davet etmek.
йыхрав (yıhrav) Çağırış, sesleniş; çağrı, davet.
йыхравлă (yıhravlw) Çağrılmış, davetli.
йыхравçă (yıhravşśw) Tellal, haberci. тăвăл йыхравçи Fırtına ispinozu. хёл йыхравçи Kış habercisi.
йыш/йышă (yış/ yışw) 1. Aile, grup, sayı, miktar, adet, кил йыш(ё)Aile. çар йышё Asker mevcudu. 2. Bunun gibi, şunun gibi, benzer çакăн йышши, кун йышши Buna benzer, bunun gibi.
йышăн- (yışwn) 1. Yer, sıra tutmak, йышăнса хур- Önceden yer, sıra ayarlamak, ayırtmak, 2. Seçmek, kendisine ait olduğunu kabul etmek, karar vermek, kararlaştırmak.
йышăнтар- (yışwntar-) Çalıştırmak, çalışmaya mecbur etmek, kabul etmek, verilen kararı kabul etmek.
йышăну (yışwnu) Kabullenmiş, kabul edilen kararlar.
йышлă (yışlw) Kalabalık, sayısız, müteaddit.
йышлăлан-/ йышлан- (yışlwlan- / yışlan-) Çoğalmak, sayıca artmak.
йышлăлăх, йышлăх (yışlwlwh/yışlwh) Sayı, miktar, adet.
йышши (yışşi) 1. Aile. 2. Grup, adet, miktar. 3. Bunun gibi, şunun gibi.
K к
кабан / кабан сысна (kaban(kaban sısna) Yaban domuzu.
кабинет (kabinet) Çalışma odası.
кавалери (kavaleri) Süvari sınıfı, süvari.
кавалерист (kavalerist) Atlı süvari.
кавар (kavar) Hem fikirli, inandırma, kandırma, ikna.
каварла- (kavarla-) Birlikte karar vermek, çözüm bulmak, inandırmak, ikna olmak, tavsiyede bulunmak.
каварлаш- (kavarlaş-) Aynı fikre gelmek, anlaşmak, beraber hareket etmek, grubun verdiği kararda durmak, hareket etmek ve korumak.
каварлă (kavarlw) Fikirli, düşünceli, sözleşmede bulunan. пёр каварлă Aynı düşünceye sahip, bir fikirli, aynı fikirde.
каварлăх (kavarlwh) Komplo, suikast.
кавăн (kavwn) Kabak.
кавăрăç (kavwrwşś) Dişbudak ağacı.
кавăс /кавус (kavws/kavus) Sera.
кавир (kavir) Halı.
кавле- (kavle-) 1. Çiğnemek, gevelemek, sakız çiğnemek, dişleyerek çiğnemek кавлекен выльăхсем Geviş getiren hayvanlar. 2. Sakız.
каврай- (kavray-) 1. Çürümek, bozulmak, alevsiz yanmak. 2. Kuru ağaç.
каврăç (kavrwşś) Dişbudak ağacı.
кавсăл-/ касăл- (kavswl- / kaswl) Eksilmek, kuvvetten düşmek, halsiz düşmek, zayıflamak. пир кавсăлнă Kumaş yıpranmış. чёре кавсăлнă Organizma kurumuş (Açlıktan veya hastalıktan).
кавычка (kavıçka) Tırnak işareti.
кадрсем (kadrsem) Kadrolar.
Казак (Kazak) Kazak (Rus Kazakları). Дон çинчи казаксем Don kazakları.
казарма (kazarma) Kışla.
казах (Kazah) Kazak (Kazak Türkleri).
Казахла (Kazahla) Kazak dili, Kazakça.
кaзуap (kazuar) Tepeli devekuşu, tıknaz deve kuşu.
кай- (kay-) Gitmek, terketmek, arabayla terketmek, yola çıkmak, defolmak. асран кай- Aklından çıkmak, unutmak, hafızadan kaybolmak. асран кайми Unutulmaz. вeçce кай- Uçmak, uçarak gitmek. илсе кай- Alıp götürmek, taşımak. каялла кай- Geri gitmek, dönmek. малалла кай- Öne gitmek, ileriye gitmek, gelişmek. çула кай- Yola çıkmak. шыва кай- Suya gitmek. качча кай- Evlenmek, kocaya varmak. (kızlar için) ку тавар начар кaять Bu malın satışı kötü/yavaş кайса кёр- Kaybolmak, gözden kaybolmak. кăмăла кай- Beğenmek, hoşuna gitmek, hoşlanmak; gözü tutmak.
кaй (kay) 1. Arka arka taraf. 2. Arkada bulunan.
кaй уpa (kay ura) Köstebek. Aлтaй кaй уpи Altay köstebeği. Eвpoпa кaй уpи (cуккăp шăши) Avrupa köstebeği. Кaфкaз кaй уpи Kafkas köstebeği.
Достарыңызбен бөлісу: |