Кипчаки евразии: история, язык и


Yüen Tarihi: Çin’ eki Moğolların Devlet Tarihi



Pdf көрінісі
бет61/187
Дата18.05.2022
өлшемі4.03 Mb.
#456910
түріСборник
1   ...   57   58   59   60   61   62   63   64   ...   187
Еуразия қыпшақтары. Тарих, тіл, жазба ескерт. Конф. матер. 2013

Yüen Tarihi: Çin’ eki Moğolların Devlet Tarihi 
Bilindiği gibi, Çinliler tarihlerine tek devlet ve bu tek devlette hüküm süren 
farklı sülâleler nazarıyla bakar. Bu bakış, Çin tarih yazımının da geleneklerini 
oluşturur. Bu bakış açısına göre M.Ö. 221’den M.S. 1912’ye kadar Çin’de farklı 
sülâleler kurulmuş ve bunlar devleti kendi hâkimiyetlerinde birleştirmek için 
çabalamıştır. Her sülâle kendi meşruiyetini kanıtlamak için bir önceki sülâlenin 
tarihini yazmış ve olayların yeni bir sülalenin kurulmasını gerektirdiğini 
ispatlamak istemiştir. Bu şekilde yazılan sülale tarihleri için ülkemizde Çin Resmî 
Hanedan Kayıtları, Çin (Hanedan) Yıllıkları veya benzeri terimler 
kullanılmaktadır. Çin’de genel olarak bu külliyatın 24 sülalenin tarihini kapsadığı 
48
Çince’nin yazımında bugüne kadar tam anlamıyla bir birlik sağlanamamıştır. İngilizce yazan dünyada en yaygın iki 
transkripsiyon sistemi, Wade-Giles sistemi ile Pinyin sistemidir. Ülkemizde de ağırlıklı olarak, birbirine benzemeyen ve 
Türkçeye de uymayan bu iki sistem kullanılır. Bunun yanında Fransa’da, Almanya’da ve Rusya’da Çince sesleri ifade etmek için 
her ülkenin kendi diline uygun sistemler kullanıldığı görülür. Buradan hareketle bu makalede Çince kelimelerin yazımında w 
eklentili Türk alfabesini kullandım. Böylece kelimeler nasıl yazılıyorsa o şekilde telâffuz edilecek, okuyucu aynı işaretleri farklı 
seslerde okumak zorunda kalmayacaktır. Söz konusu kelimelerin diğer transkripsiyon sistemleri ile yazılışlarını ve Çince 
şekillerini ise makalenin sonundaki ekte listeledim. Bakınız: Ek – Çince Kelimeler Tablosu.


kabul edilir
49
. Makalede temel kaynak olarak kullanılacak Yüen Tarihi işte 
bunlardan biridir.
Yüen Tarihi, başlangıçta Temuçin’in atalarından başlayarak büyük bir hâkimiyet 
kuruluşunu, Ögeday, Kiyuk ve Möngge devirlerini anlatır. Kubilay devri ile 
birlikte Çin’deki Yüen devletinin tarihini anlatmaya geçer ve bu devletin son 
hükümdarı Togan Temür’ün ölüm tarihi olan 1370’e kadarki olayların dökümünü 
verir. Yüen Tarihi, klasik Çin hanedan tarihlerinde alışılan şekilde bir tarih 
yazıcılığı yapmıştır. Buna göre kaynaktaki ilk ana bölümü Hükümdar Biyografileri 
oluşturur. Bu ana bölüm hükümdarlara hasredilmiş olmasının yanında, aynı 
zamanda söylediğimiz devir içerisinde meydana gelen olayların kronolojik bir 
sıralamasını da içermesi bakımından önemlidir. İkinci ana bölüm, Kayıtlar olarak 
adlandırılabilir. Bu ana bölümde astronomi, takvim, coğrafya, ekonomi ve hukuk 
gibi çok çeşitli konular işlenmiştir. Üçüncü ana bölüm Tablolar adını taşır. Bu 
bölümde hanedan ailesi mensuplarının ve önemli devlet memurlarının bulundukları 
görevler ve bunların tarihleri tablolar hâlinde listelenir. Son ana bölümün başlığına 
ise dilimizde Biyografi ve Monografiler demek uygun düşecektir. Burada büyük 
ölçüde sülalenin başlangıcından sonuna kadar önemli görevlerde bulunmuş veya 
çeşitli yararlıklar göstermiş kişilerin hayat hikâyeleri anlatılır. Sonlara doğru ise 
Çin’in komşu memleketlerindeki halklar hakkında bilgiler verilir.
Kaynağın yazılış sürecini incelediğimizde ise 1368’de Yüen devletinin 
yıkılmasıyla yerine kurulan Ming sülalesinin ilk hükümdarı tarafından yazılması 
emri verilmiş olduğunu görürüz. Bunun üzerine o devir edebiyatçılarından Song 
Lien, tarihçi Wang Yi’yi de yanına alarak toplam 210 bölüm (4678 sayfa) tutan bu 
kaynağı 1369-1370 yıllarında yazar (Orsoy, 2002: 570). Dikkat edildiği takdirde 
kaynağın yazımının aceleye geldiği görülecektir. Çin tarihçiliğinde genel olarak bu 
kaynağın hızlıca yazılıp bitirildiği söylenir ve bu sebeple içinde birçok yanlış ve 
eksikliklerin bulunduğu belirtilir. Nitekim, Sema Orsoy’un da değindiği üzere 
kaynak kitaplaştırılırken çok sayıda bölüm hatalı olmasından dolayı çıkarılmıştır 
(2002: 570). Mançu devrinde de (1644-1912), saray entellektüelleri arasında Yüen 
Tarihi, yazımı açısından çok tutulmayan bir kaynaktır (T’ang, 1970:I). Nitekim, bu 
düşünce Çin’in cumhuriyet devrine de sirayet etmiş ve nihayet Çin Cumhuriyetinin 
ilk yıllarında Yeni Yüen Tarihi adlı bir başka kaynak eser kaleme alınmıştır. Her ne 
kadar eleştiriler olsa da, Yüen Tarihi, yazıldığı devrin bilgi birikimi, bakış açısı ve 
psikolojisini yansıtmaktadır ki bizi de bu makalede daha çok bu konular 
ilgilendirmektedir. Diğer yandan, yeni yazılanı değerlendirecek olursak Yeni Yüen 
Tarihi, 20. yüzyılın ilk çeyreğinde yazılmış olması hasebiyle dönemin ortamından 
çok uzakta kalmıştır. Ayrıca, artık bu kaynak yazıldığı tarihte birçok modern 
kaynak da Çin entellektüelleri tarafından bilinmektedir. Dolayısıyla modern Batı 
terminolojisinin yeni yazılmış esere sirayet etmesi gibi bir tehlike mevcuttur. Bu 
49
Çin’in devlet tarafından yazılmış kayıt ve kaynakları bunlardan ibaret değildir. İlk zamanlardan başlayarak sarayda tutulmuş 
birçok kayıt vardır. Meselâ, Tang devri (618-905) gibi erken bir zamandan beri sarayda belgelerin toplandığı Gerçek Kayıtlar adı 
verilen bir arşiv türü oluşmuştur (İ. Togan, 2008:25). Geç devirlere gelindikçe bu kayıtlar çoğalır ve çeşitlenir. Ülkemizde, Çin 
kaynakları denince ilk akla gelen bu Resmî Hanedan Kayıtları ise her sülale zamanındaki bu farklı kayıt ve belgelerden 
önemlileri toplanarak oluşturulmuş ve özetlenmiş kaynaklardır. Yazıda da belirttiğim gibi külliyatta genel olarak 24 hanedan 
tarihi olduğu kabul edilse de farklı tasniflerde başka kaynakların da bu külliyat içinde düşünülerek bu sayının 25 veya 27 olarak 
kabul edildiğine rastlamak mümkündür. 


sebeple, bu yazıda kaynakları suni olarak çeşitlendirmeden doğrudan doğruya 14. 
yüzyılda yazılmış olan Yüen Tarihi’ni esas aldım.
Kendi tarihimiz açısından baktığımızda, Yüen Tarihi’nin kapsadığı devrin, 
Türklerin ana kütlesinin batıya doğru kaydığı ve tarihimizdeki temel olayların daha 
batıda cereyan ettiği bir döneme denk geldiği görülür. Esasında, 10. yüzyıldan 
itibaren gerek nüfus hareketleri sebebiyle, gerekse kaynakların çeşitlenmesi 
sebebiyle Çince kaynakların üzerinde o kadar durulmaz. Bir başka deyişle eskiçağ 
tarihimiz için âdeta tek yazılı başvuru kaynağı olan Çince kaynaklar, özellikle 9-
10. yüzyıllardan itibaren bu özelliğini kaybederek birçok kaynaktan biri hâline 
dönüşür. İslam medeniyeti ile karşılaştığımız ilk dönemlerden neredeyse 
Osmanlı’nın kuruluşuna kadar gerek bizim kendi bıraktığımız kaynaklar, gerekse 
Arapça ve Farsça kaynaklar ön plana geçmiştir. Bunların yanında Rusça, Ermenice 
ve Gürcücede de bizim hakkımızda yazılmış eserler verilmeye başlanmıştır. 
Böylece İslamî dönem için Çince kaynaklar biraz daha arka planda kalmış ve 
onlardan faydalanış sınırlı olmuştur. İşte bu makalede, başka dillerdeki kaynaklar 
vasıtasıyla artık daha net bildiğimiz bir tarihin Çin’den nasıl göründüğü ve orada 
nasıl algılandığı üzerinde de durmuş olacağım.
 Yüen Tarihi üzerinde bugüne kadar yapılan araştırmalara gelince bu kaynaktan 
bazı bölümlerin çeşitli vesilelerle Batı dillerine tercüme edildiği görülür (Gaubil, 
1739; Remusat, 1829; Bretschneider, 1888; Ratchnevsky, 1937-85; Cleaves, 1956; 
Schurmann, 1956; Hsiao, 1978). Bunlardan konumuzla ilgili birkaç kaydı ilk 
farketmiş olan Bretschneider’in eseri üzerinde durmak faydalı olacaktır. 
Bretschneider iki ciltlik eserinde 13-16. yüzyıllarda Asya ve Avrupa’nın çeşitli 
bölgeleriyle ilgili Çince kaynaklardan seçme tercümeler yapmış ve bunları Batılı 
seyahatnameler ve İslâm kaynakları ile karşılaştırmıştır. Bunlar arasında 
Kıpçaklarla ilgili tercümeler de bulunmaktadır (Bretschneider, 1888, II: 68-73).
Ülkemizde ise Bahaeddin Ögel’in Sino-Turcica adlı eserinde Yüen Tarihi’nin 
Biyografiler bölümünün detaylı olarak incelediğini ve bu bölümden yeri geldikçe 
parça parça çeviriler yaptığını görürüz (Ögel, 2002). Ögel’in amacı, Moğolların 
Çin’de kurmuş oldukları devletin bürokrasisinde görev alan Türkler hakkındaki 
bilgileri bir araya toplayabilmektir. Bu sebeple, kaynağın Biyografiler bölümüne 
yoğunlaşmakla kalmamış, ayrıca yine Yüen devri hakkında Çin’de yazılmış ve 
kaynak niteliği taşıyan birçok eski eserle de karşılaştırma yapmıştır. Bu sayede, 
Yüen devletinde görev yapmış Uygur, Karluk, Kanglı, Kıpçak, As, Öngüt, Kara 
Hıtay ve Müslümanlardan 130’dan fazla kişiyi tespit etmiş ve bunların kökenlerini 
araştıran bilgiler vermiştir. Bunlardan 10 kişinin Kıpçak olduğunu görürüz. 
Konumuzla ilgili diğer bir kayda değer eser T’ang Ch’i’nin eseridir (T’ang, 1970). 
T’ang Ch’i, yine Çince kaynaklara dayanarak Çingiz devletinde görev yapan 
yüksek dereceli memurların biyografileri üzerinde durmuştur. Yazar, Ögel’den 
farklı olarak Türk soyluların yanında Moğol soyluları da incelemiştir. T’ang Ch’i, 
Kıpçak soylu 12 kişinin biyografisini tercüme etmiş olup bunlardan beşi Ögel’in 
tespit etmiş olduğu kişilerdir. Ögel, eserinde daha çok kökenle ilgilendiği için 
biyografilerin genellikle kökenle ilgili kısımlarını tercüme etmiştir. T’ang Ch’i ise 
Ögel’in tercümelerinden de faydalanmış, ancak biyografileri bir bütün olarak 
tercüme etme yoluna getmiştir. Makalede yeri geldiğinde her iki araştırıcının 
verdiği bilgiler de değerlendirilecektir. 




Достарыңызбен бөлісу:
1   ...   57   58   59   60   61   62   63   64   ...   187




©dereksiz.org 2024
әкімшілігінің қараңыз

    Басты бет